YABANCININ BİRİ

e1fa67_2e6f546028d847ad93c04bf08883f963

Öyle anlar oluyor ki, ben kendime katlamazken başkasının bana katlanmasını nasıl beklerim?…

İşte lanet, çekilmez olduğum anlar bunlar…

Hayat böyle iken neden beraberliklerin yürümediğini anlamaya çalışmak daha kolay olmaz mı?

Bir evin içerisinde yaşarken bir yabancının da o evin içinde dolaştığını düşünün… İster eş olsun o yabancı, ister beraber yaşadığınız insan…

O size yabancı siz ona yabancı olarak başlarsınız hayat mücadelesine…

Aşk: İlişkinin başlangıç evresi,

Sevgi: Aşk’ın bittiğinde ilişkide oluşan duygu seli

Evlilik: Sevgiyle oluşan beraber yaşama isteği,

Uzun süreli evlilik: saygı ve dayanışma ile geçen ömür…

İster kabul edin isterseniz etmeyin ilişkiler bu sıralamayla devam etmektedir. O yüzdendir ki 70 yaşına da gelsek hep bir Aşk arayışı içinde oluruz, aşk’ı bulmadığımızda ise sevsin yeter deriz ama en önemlisi yalnız ölmemek için karşı cinse ihtiyaç duyarız…

Ben kendime katlamazken başkasının bana katlanmasını nasıl beklerim?…

Bu soruyu sorun kendinize..

Karşınıza ki insana daha hoş görü ile yaklaşacaksınız…

Uzun süreli beraberliğin formülü “Ben kendime katlamazken başkasının bana katlanmasını nasıl beklerim?”

Yıllar önce yazdığım şiirde ne de güzel anlatmışım meğer bunu….

YABANCI BİRİ

Yabancı birini
Alıyorsun hayatına
Sevmek sevilmek
Yetmiyor insana
Belki de uyum
Yada Anlaşabilmek

İlişkinin formülü

Yabancı birini
Alıyorsun hayatına
Sevmek sevilmek
Yetmiyor insana

Belki alışkanlık

Yada sabır

İlişkinin formülü

Yabancı birini
Alıyorsun hayatına
Sevmek sevilmek
Yetmiyor insana (Fedai Çakır,15 Nisan 2010)

 

Fedai Çakır,

İstanbul,17 Ağustos 2013

 

EYÜP SULTAN AŞK’I

e1fa67_0fa2b460db9d4288a989eb13e57627e0

Eyüp deyince bir çok kişinin aklına Camisi, Feshanesi ve Ramazan ayı aklına gelecektir. Benim gibi Eyüp’te büyüyenler ise Eyüp’e farklı bir bakış açısı vardır. Bizim için Eyüp sadece Camiden, Feshane’den ve Ramazan ayından ibaret değildir.

Eyüp bizim için bir tutkudur, bir ilçe değil bir yuva, dostluğun ve arkadaşlığın yaşandığı küçük bir mahalledir.

Yaklaşan yerel seçimlerden dolayı Eyüplülerin yıllardır belediye konusunda yaşadığımız bir sıkıntıyı sizlerle paylaşacağım.

Adı Eyüp Belediyesi olan belediye yıllarca Bayrampaşa ile beraber yönetildi.

Adı Eyüp belediyesiydi, ancak Bayrampaşa’nın Eyüp’e bağlı olması ve nüfus olarak Eyüp’ten çok olması biz Eyüplüleri hep Eyüplü olmayan belediye başkanlarına mahkum etti.

Nihayet Mayıs 1990 yılında Bayrampaşa Eyüp’ten ayrılmış ve ayrı bir belediye olmuştur. Eyüp Belediyesi de bina ve o dönemde seçilen Ahmet Genç ile Eyüp’e dönmüştür. İlk kez bir başkan Eyüp’te doğup büyümüş ve ilk kez belediye binası Eyüp’e gelmişti.

Ahmet Genç bir çok tartışmaları arkasında bırakarak yerini şu an ki başkan olan İsmail Kavuncuya bırakmıştır. Elbette İsmail Kavuncu halk tarafından seçilmiştir. Ancak Eyüplü olup ve Eyüp’te siyaseti takip edenler bilir ki son iki seçimlerde Ahmet Genç’in belediye başkan yardımcılığını yapan Deniz Köken AKP’den belediye başkan adayı gösterilmiş birinde geri çekilmiş tekrar Ahmet Genç gösterilmiştir.

29 Mart 2009’da AKP tarafından Eyüp Belediye başkan adayı olarak resmen duyurulmuştur. Kader Deniz Köken’e kader oyununu bir kere daha oynamıştır.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın talimatı ile alındığı söylentileri ile yerine İsmail Kavuncu Eyüp’ten Belediye başkan adayı olmuş ve takım tutar gibi parti tutan Eyüplü bazı çevreler tarafından has bel kader seçilmeye muhafak olmuştur.

Has bel kader diyorum, o dönemde hem CHP den hem de MHP’den aday olan gerçek Eyüp’ün çocukları oyları bölmüş CHP ile AKP arasında az bir fark ile AKP belediye seçimlerini almıştır.

Yıllardır adı Eyüp Belediyesi olan belediye yeniden Eyüp’ün çocuğu olmayanlar tarafından yönetilmeye başlanmıştır.

Benim gibi Eyüp’ün çocuğu olanlar artık yeniden bir Eyüp’ün çocuğunu Belediyenin başına getirme zamanı geldi diyorum.

Mart 2014 yerel seçimlerinde ben kesinlikle Eyüplü olan, Eyüp’te oturup Eyüp’te doğan birine oy vereceğim.

Bu yazıyı yazdığımda partilerin adayları daha belli olmadı. Umarım benim bu düşüncemi aday seçimlerinde değerlendiriler.

Benim ki Eyüp Sultan Aşk’ı

İsmail Kavuncu’ya kişisel olarak oy vermeyeceğim..

Neden:

  • Eyüplü olmaması
  • Oturduğum özlem Çarşısı’nda esnafın kaldırımı ve yolları işgal etmesine rağmen ilgilenmemesi. Defalarca Büyük Şehir’e ve Eyüp Belediyesine mail atmamla göstermelik cezalar kesilmesi ama işin takip edilmemesi.
  • Özlem Çarşının parke taşları sağlamken sökülmesi yenilerinin yapılması ama bu yeni yapılan taşların çok hızlı sökülüp yerinden oynaması bakımsız kalması.
  • Özlem Çarşısında zabıtayı hiç görmemem.
  • Esnafa kıyak olsun diye neredeyse 1 -1,5 km.lik olan yolu trafiğe kapatması ama sonra o dubaların yıkılması sefalet halinde durması.
  • Eyüp’ün gelişmişlikten nasibini almaması.

 

Fedai Çakır,

İstanbul, Eyüp, 15 Ağustos 2013

 

 

 

 

 

 

ERKEK ADAM KEDİ İLE YAŞAR MI?

e1fa67_d5045c0ad223441a824ad1c04f3b9e37

Ekonominin büyümesi ve büyük şehirde yaşam bekar kadın ile erkekleri yalnızlığa itmektedir.

İşte tamda bu noktada hayatlarımıza giren kediler bizlere sonsuz mutlu ve arkadaşlık vermektedir. Bir çok bekar kadın evinde hayat arkadaşı olarak kedi beslemektedir. Bu tür kadınlardan hepimizin çevresinde bol bol vardır. Ancak bekar bir erkeğin kedi ile yaşadığı çok nadir bir olaydır.

Ben ve Chanel evliğimde hayat arkadaş olmuşuz. O benim Oğlum Doğuşhan’dan sonra ikinci çocuğum olarak hayatıma girdi.

Boşanma kararı aldığımda iki şeyden vazgeçemezdim. Biri oğlum diğeri kedim Chanel. Ve öylede oldu. Onun dışında mal mülk hiçbir şeyin benim için önemi yoktu.

Bu gün bekar (dul) bir erkek olarak hayatımı sakin ve mutlu geçiriyorum. Elbette bayan arkadaşım oluyor ama hayatıma kalıcı olarak hiçbir kadının girmesine (şimdilik) izin vermiyorum. Dolayısıyla da gecelerin bir çoğu ve zamanımın bir çoğu evde kedimle yaşıyorum. Birde benim home ofis çalıştığımı düşünürseniz Chanel’i ne kadar çok gördüğümü anlayabilirsiniz.

Evet erkek adam kedi ile yaşayabilir ve yaşamalıda. Bir erkek adam’a bir kedinin varlığı neler kazandırır. İşte bunları size madde madde sıralamadan önce Chanel hakkında kıza bir bilgi vermek istiyorum.

Chanel:

Nişantaşı kızı olan Chanel’i 4 kişilik bir aileden aldık. Onlarda kedileri çok seven anne baba ve iki kız çocuktan oluşan bir aile idi. Chanel hayatımıza girdi ve eve farklı bir hayat getirdi. Şu an yaklaşık 6 yaşında olan Chanel bir İran kedisidir. Tüyleri uzun olan bu cins kedielrin kıtık oluşması ve yazın sıcagından korumak için senede bir kere Traş ettirmekteyim.

Traş olan kedim tıpkı bir aslan gibi olmaktadır. İşte bu nedenle “Kendini Aslan Sanan Kedi:Cahnel” adında bir kitap yazdım. Chanel’i merak edenlerin bu kitabı (yayınlanacak) alıp okumaları gerekecek.

Bir erkek adamım neden kedisi olmalı:

Evde size yapacağı oyunlar ile sizin yalnız kaldığınızda sıkılmanızı önleyecektir.

Yalnız yaşamın verdiği sorunlar ile başta depresyon olmak üzere bir çok hastalıktan sizi koruyacaktır.

Kediniz ile ilgilenip sorumluluk sahibi olmanızı daha da güçlendirecektir.

Kediniz den dolayı ortalık da bulaşık, yemek artığı bırakmayacaksınız ve dolaysıyla da eviniz hep temiz olacaktır.

En önemlisi eve kız atmak için film seyredelim bahanesinden daha güçlü bir bahneniz olacaktır gel kedimi sevelim deyebileceksiniz.

Kızlar kedisi olan erkekleri daha çok seviyor ve daha çok güveniyorlar

İçinizde ki çocuk sevgisi artıyor buda sizin iyi bir yuva kurmanızı sağlayabilir.

Sevgi denen duygu kedi ile coşuyor ve sizin iyi insan olmanıza yardımcı oluyor

Bir erkek adam’ın bir kedi ile yaşamsı için daha başka ne sebep ihtiyacı olabilir ki, bu sebepler yeter de artar bile.

Neden kedi sahibi olmamalıyız?

Unutmayın kedi bakmak sorumluluk ister ve aşıları mamaları da ek maddi yük getirecektir .

Çok seyahat edenler kedilerini bırakmakta sorun yaşayabilir. Bir kedi en fazla birkaç gün evde yalnız bırakılmalıdır.

Tatil zamanı kediyi yanınızda taşımak zordur bu nedenle kedi seven arkadaşlarınız olmalı.

En çok düşünülen konu kedilerinin ömürlerinin kısa olması ve içten sevgi ile bağlanan insanları ölümü ile yasa bağlaması. (Not: bana göre kısada olsa kediye bağlanmak her şeye değer. Elbet de kedim ölse çok ağlarım. Ama yaşarken de beni çok güldürüyor)

Erkek adam kedi ile yaşar mı? Evet yaşar hem de şahane yaşar.

Fedai Çakır

3 Ağustos 2013, İstanbul

 

BİR DEREDE BALIK OLSAYADIM

e1fa67_33427f26eb994b7c82395df9b269f06b

Karadeniz’i nasıl bilirisiniz?

Sorusuna sanırım her kes bu ülkede çok ama çok yeşil ve her yerden sular akan bir bölge der.

Bu yazıyı sizlere bir Karedeniz köyünde babadan kalma kestane ağacından yapılmış bir köy evinden yazıyorum. Hemen camdan baktığımda muhteşem bir manzara var.

Manzaramı kapatan tek çirkinlik hemen caminin yanında yapılmış üç dört katlı beton binalar.

Evimin yanı başında yine amcamın içinde yaşayamadan inşaatını bitirdiğinde vefat ettiği yine 4 katlı beton bir bina var. Hemen ilerinde daha buna benzer birçok beton binalar var.

Karedeniz halkında bir görgüsüzlük maalesef bulunmakta. Büyük şehirlerde kazanılan paralar, yurt dışında kazanılan paralar buraya beton bina olarak dönüyor. İş aş yatırım olarak değil.

Çocuk sayısına göre yapılan binalar. İki çocuğun var ise iki katlı, üç çocuk var ise üç katlı ve dört çocuğun varsa dört katlı beton binaların yapılamasında temel neden her çocuğa bir kat olsun ve benim bakın çok param var psikolojisi.

Buralarda bitmeyen birkaç konu vardır. Birinci sırada kim ne kadar kazanıyor neyi var atı arabası, binası dairesi v.s, ikinci sırada da paylaşılamayan yerlerin muhabbeti.  Az çok da siyaset konuşuluyor. Neden ise çevre ile alakalı konuşulması gereken hiçbir konu halk arasında konuşulmuyor. Tanrı buraları yaratırken diğer bölgelere göre çömer davranmış. Bu cömertliğe güvenen halkın çevre pek de umurunda değilmiş gibi. En azından haksızlık yapmamak adına birçoğunun umurunda değil diyeyim.

Peki, Karadeniz’in engin ırmaklarında, derelerinde obuzlarında bir balık olsaydım?

Taflan diye adlandırılan bir ağaç var onun meyvesini ezip derenin suyuna karıştırsanız balıklar kendilerini kenara atarlar ve küçük büyük telef olurlar, yine bu işlem Ceviz’in yeşil kabuğunu da ezip yaparsanız ve derenin suyuna karşınca gözleri yanan balıklar suyun üstüne çıkıp kenara atarlar ve telef olurlar. İşte bunlar gelebilir başınıza her an acımasız insanlar yavru büyük demeden senin gözlerini yakıp sonrada ölmene neden olabilir. Bunlarla uğraşmayan bazı inşalar ise sönmemiş kireç dökerek yapıyor bu işkenceyi. İşte insanoğlu böylesine acımazsız olabiliyor bu derelerin özgür balıklarına karşı.

Bir derede balık olsaydım sadece bunlarla da mücadele etmeyecektim ki bir gün ansızın susuz kalabilir dere yatağım.

HES denen bela ile susuz kalacaktım. Belki bilmeyenler vardır HES’ler dere yatağındaki suyu borularla kilometrelerce taşıyarak derenin yüksek kesiminden aşagı kesime inerek suyun ivme kazanması ile elektrik sağlıyorlar.  Sağladıkları enerji bilim adamları tarafından tartışıla dursun, asıl mesele o suyun borularda kaldığı kilometrelerde değişen ekoloji denge ve derelerde yaşayan canlıların yaşam hakkının olmaması. (Fotograf 1)
İnsanların egoları, kibirleri, devletin yanlış politikaları derken Kardeniz’in çömert doğasıda gün geçtikçe köşeye sıkışmaktadır. Gün gelir ne burada yaşamak isteyecek insan olasın gelir ne de derede balık olasın…

Fedai Çakır

17 Temmuz 2013 – Giresun

LALE DEVRİ (Patronu Halil’e selam olsun)

e1fa67_2258f3019c774b5381995c251ed7f9fe

Osmanlının en parlak şaşalı dönemidir Lale devri. Osmanlı tarihinde Pasarofça antlaşmasından III. Ahmet‘in tahttan indirilmesine değin süren zevk ve düşüncede incelikleri kapsayan dönem diye geçer sözlüklerde.

Lüks ve eğlencenin bol olduğu bu dönemden sonra Osmanlının çöküş dönemleri başlar. 1535’de ilk kez padişah fermanıyla Fransızlara tanınan haklar ile başlayan Kapitülasyon, daha sonraki yıllarda verilmeye devam edecektir. Lale Devri zamanında yeni verilen kapitülasyonlar Osmanlı İmparatorluğunun lüks yaşamından çıkıp çöküşe doğru yol almasını hızlandırmıştır.

Bu gece ağabeyim Yalçın Çakır ile karşıdan yani Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçiyoruz. Bir hasta ziyaretinden dönüyoruz.  Arabayı ben kullanmadığımdan etrafı izleme fırsatım var. Muhteşem İstanbul manzarası için Boğaz köprünse doğru ilerliyoruz.

O kadar lüks bir yaşam ki İstanbul her yanınız lüks otomobiller, villalar  v.s. Kara yolunun kenarında belediye işçileri gece olmasına rağmen çalışmaya devam ediyor.

Yolun sağında çok güzel bir kız kulesi yapmışlar, cimlerin arasında envai çeşit çiçekler. Yolun sol tarafında ise olimpiyatlara aday olduğumuzdan olsa gerek olimpiyat logosunu yapıyorlar çiçeklerden.

Bundan on yıl önce olmalı İstanbul’da sokakların yeniden lalelerle dolması. Osmanlının mirası olan bu Laleler Hollanda dan geri alınmış yeniden sahiplenilmişti sanki.

İstanbul’da hatta Tüm Türkiye’de sokakların çiçeklerle donatılması gerçek anlamda bir gelişmişlik midir. Görüntüsü güzel ama gece saat 02,00’den sonra özelikle yaz aylarında sokaklarda yaşayan fakir insanlarında yatağıdır o lalelerin olduğu çimler.

1535’de başlayan tarih bu günde tekrar etmiyor mu? diye düşünmeden edemedim o kadar lüksü ve bir tarafta da oluşan fakir insanları görünce.

Kapitülasyonlar 2013’de de hızla devam etmiyor mu? Bu gün bir yerli banka daha yabancılara satılmadı mı? Hangi ülkenin bankaları yabancıların elinde bizde olduğu gibi. Hangi ülkenin iletişimini elinde tutan firmalar yabancıların elinde. Hangi ülkede maden, enerji, sağlık, gıda firmalarının devleri yabancıların elinde.

Özelleştirme mi?

Yabancılaştırma mı?

 

Fedai Çakır

19 Mart 2013, İstanbul

 

Not:

Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul’da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu Patronu Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayan halkı da yanına katarak isyna çıkardı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü. Bir dönem böylece son buldu.