Etiket arşivi: Yalçın Çakır

LALE DEVRİ (Patronu Halil’e selam olsun)

e1fa67_2258f3019c774b5381995c251ed7f9fe

Osmanlının en parlak şaşalı dönemidir Lale devri. Osmanlı tarihinde Pasarofça antlaşmasından III. Ahmet‘in tahttan indirilmesine değin süren zevk ve düşüncede incelikleri kapsayan dönem diye geçer sözlüklerde.

Lüks ve eğlencenin bol olduğu bu dönemden sonra Osmanlının çöküş dönemleri başlar. 1535’de ilk kez padişah fermanıyla Fransızlara tanınan haklar ile başlayan Kapitülasyon, daha sonraki yıllarda verilmeye devam edecektir. Lale Devri zamanında yeni verilen kapitülasyonlar Osmanlı İmparatorluğunun lüks yaşamından çıkıp çöküşe doğru yol almasını hızlandırmıştır.

Bu gece ağabeyim Yalçın Çakır ile karşıdan yani Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçiyoruz. Bir hasta ziyaretinden dönüyoruz.  Arabayı ben kullanmadığımdan etrafı izleme fırsatım var. Muhteşem İstanbul manzarası için Boğaz köprünse doğru ilerliyoruz.

O kadar lüks bir yaşam ki İstanbul her yanınız lüks otomobiller, villalar  v.s. Kara yolunun kenarında belediye işçileri gece olmasına rağmen çalışmaya devam ediyor.

Yolun sağında çok güzel bir kız kulesi yapmışlar, cimlerin arasında envai çeşit çiçekler. Yolun sol tarafında ise olimpiyatlara aday olduğumuzdan olsa gerek olimpiyat logosunu yapıyorlar çiçeklerden.

Bundan on yıl önce olmalı İstanbul’da sokakların yeniden lalelerle dolması. Osmanlının mirası olan bu Laleler Hollanda dan geri alınmış yeniden sahiplenilmişti sanki.

İstanbul’da hatta Tüm Türkiye’de sokakların çiçeklerle donatılması gerçek anlamda bir gelişmişlik midir. Görüntüsü güzel ama gece saat 02,00’den sonra özelikle yaz aylarında sokaklarda yaşayan fakir insanlarında yatağıdır o lalelerin olduğu çimler.

1535’de başlayan tarih bu günde tekrar etmiyor mu? diye düşünmeden edemedim o kadar lüksü ve bir tarafta da oluşan fakir insanları görünce.

Kapitülasyonlar 2013’de de hızla devam etmiyor mu? Bu gün bir yerli banka daha yabancılara satılmadı mı? Hangi ülkenin bankaları yabancıların elinde bizde olduğu gibi. Hangi ülkenin iletişimini elinde tutan firmalar yabancıların elinde. Hangi ülkede maden, enerji, sağlık, gıda firmalarının devleri yabancıların elinde.

Özelleştirme mi?

Yabancılaştırma mı?

 

Fedai Çakır

19 Mart 2013, İstanbul

 

Not:

Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul’da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu Patronu Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayan halkı da yanına katarak isyna çıkardı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü. Bir dönem böylece son buldu.

 

BABAMIN SON YOLCULUĞUNA UĞURLAYIŞIMIZ

e1fa67_9ab41c1827e64b279d28d2940441de7f
Babam Ali Çakır, oğlum Doğuşhan Çakır ile

Babamla;

aramızda iletişim her zaman sevgi ve saygı ile oldu, Tüm çocuklarına olduğu gibi bana da kendi yöntemi ile sevgisini belli ederdi o pek annem gibi şap ur şupur öpmezdi ama öptü mü bir başka öperdi içten sevgisini belli edecek şekilde öperdi ama en son da son zamanlarında beni öpmeleri aklımdan gitmiyor nedense biz iki erkek olarak az birbirimizi öperdik ama son zamanlarda hastanede ve diğer zamanlarda ben tokalaşıp öptüğüm zamanlarda bir başka öptüğünü hissederdim onun.

Gene bilemedim ben annem gibi onunda son dönemlerinde bir başka bana sarılıp öptüğünü, Bir yıldan birazdı bacağını kırmıştı hem de öyle akıl sır erdirilemeyecek kadar hikayeden bir yerde birden ayağı sendelemiş düşmüş ve çok ufak bir merdivene çarpmıştı baldırından kırılmıştı bacağı o dönem Giresun SSK hastanesinde başladı mücadelesi orda ameliyat ve platin takılmıştı sonrasında apar topar İstanbul’a geldi bilenler bilir annem buraya gelmesinden hemen birkaç hafta sonra hastalanmış ve ölüm yolculuğunun başladığı döneme girmişti işte o zamanlar babamda annemde yatalak bir şekil delerdi biz evlatları mücadeleye başlamıştık annemin hastalığından pek de babama zaman ayıramamıştık ama genel kontrolleri pek iyi seyir etmiyordu kemik erimesi platinlerin tutmasını engellemiş babam değneklerle yürümeye başlamıştı İstanbul da doktorlar bacağının iyi olmadığını biliyorlardı ama ameliyatında riskini biliyorlardı karşıydılar ameliyata.

Zaman bu şekilde akıp giderken babam o hali ile tekrar köye gitmek istedi ben karşı çıktım ağabeyimde tabi ama bizi dinlemedi ben biledim doğduğu toprakların onu çağırdığın bilemedim onun son olarak köyünü görmeye gitmek isteğini ben karşı çıktım hatta kızgınlığımdan onu yolcu bile etmeye gitmedim söz dinlemiyordu bu seyahat onun için iyi değildi ama o gitti her zamanki gibi bildiğini okudu.

Sonrası bacağının orda rahatsızlanması ve ikinci bir hastane olayı yine yanlış ameliyat bu sefer Giresun devlet hastanesi, iki ameliyat geçirdi bacağının durumu iyi değil bizi aştı dediler doktorlar ambulansla getirdik İstanbul’a 19 Mayıs sabahı ambulans İstanbul sınırlarına girdi ben Çapa ya yatırmam lazım ama babam SSK’lı başladı bizde bir koşturmaca ağabeyimle beraber Okmeydanı SSK hastanesinden sevkini yapmamız lazım babam oraya yatıracaklar diye gözleri doldu oğlum benim buradan ölüm çıkar dedi ama ahh babacım bilemedik biz Çapadan da öyle oldu bilseydim ki nereden sağ çıkardın oraya giderdik ama bilemedik babacım.

 

Çapa Tıp Fakültesinde 15 gün geçti mücadele büyüktü bilenler bilir SSK lı hastası olanın ne kadar evrak işi ile uğraştığını kah SSK kah özelde bitirdik tüm işlemleri Yener hocam bana ameliyatın ne kadar çok riskli olduğunu anlattı kalbinin bitik olduğunu çigerlerinin iflas ettiğini ben etrafımda herkesi hazırlamıştım kötü sonuca ama sanırım tek kişi hazır değildi BEN.

Babam o sabah ameliyat için hazır olacaktı akşamdan bizi tekrar tekrar tembihlemişti sabah erkende gelin diye sabah erkenden gittik ama babam ameliyat listesinde yoktu ban zaten Yener hocama Pazar telefon etmiş ameliyat listesine alınmasını sağlamıştım son tahlillerini cumartesi bitirmiştim babamda artık oğlum bitsin şu ameliyat da ne olacaksa olsun diye ısrarlıydı o gün sabahtan öğleye kadar bekledik öğleye doğru ben iş yerine gittim ağabeyimde kısa bir uğramız lazımdı biz gittim babamı ameliyata aldılar hemen koştuk geldik babam ameliyatta ben abim, yengem amcalarım hep beraber malzeme temin ediyoruz tahlillerde koşturuyoruz kan buluyoruz ameliyatın ortasında ilk alarmı aldım Yener hocam ameliyatın ortasında beni cepten aramış yarın sabah bana uğra beklenmedik gelişmeler var konuşalım dedi ben o an ağabeyime dedim hoca ameliyatta aramazdı ab i bir şeyler ters gidiyor diye, nitekim babam kaybettik. 31 Mayıs son yolculuğuymuş meğer. Rahat uyu babacım bizler seni her zaman hatırlayacağız Allah mekanın cennet etsin.

Öncelikle Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr Yener Temelli ve ekibine, tüm ortopedi çalışanlarına, Hastanede hasta hali ile babama gündüzleri bakan amcam Mustafa Çakır‘a, Giresun dan ambulansa gelirken maddi ve manevi yanında olan amca oğlu Yüksel Çakır‘a, Giresun’da hastanede yanında olan ve işlerine koşturan Ablam Necmiye Hartamacı ve tüm hastanede bakan ziyaret eden akrabalarımıza köylülerimize, Giresun’da ve ameliyat sırasında yanında olan amcam Kadir Çakır‘a, geceleri bakıcılığını yapan arkadaşımıza ve maddi manevi koşturan ağabeyim Yalçın Çakır, eşi Muteber çakır‘a ve Gelengül Erkara‘ya babam adına teşekkür ediyorum Allah tüm yaşamları boyunca sağlık ve mutlulukla yaşamaları sağlamasını temenni ediyorum

Küçük Oğlun

Fedai Çakır

31 Mayıs 2004, İstanbul