Etiket arşivi: Eyüp Sultan

ÇOK ŞEY YAZILDI, ÇOK ŞEYDE YAZILACAK DA

darbe-ve-darbe-girisimleri

Eyüp Sultanlı olmak; “yarı hacı” olmak der bazıları, bazıları da ayıp şeyler der ama biz o kısmı hiçbir zaman üstümüze alınmadık alınmayız da. Bizim için Eyüplü olmak ayrıcalıklı olmak bambaşka  biri olmak demek. Milyonlara varan nüfusu olsa da bizler Eyüp meydanı ve çevresinde ki insanlar olarak birbirimizi tanırız.  Okul arkadaşı, mahalle arkadaşı çocukluk arkadaşı yada esnaflığından tanışırız.

Şu sıralar 15 Temmuzda yaşananlardan dolayı hararetli sohbetler olacaktı bahçeli kahvehanemiz de, eğer yıkılıp otopark olmasaydı. Onun bahçesinde bizler darbeleri yaşadık, yeni kurulan veya yıkılan hükümetlere tanıklık ettik, Evet mi? Hayır mı? basacaksın diye referandumlarda kapıştık o bahçede,  askere giden arkadaşlarımızı da uğurladık o kahvehanenin bahçesinde teskere alıp gelenleri de. Kasımpaşa’dan askeri üniformamla eve gitmeden o bahçeye çok uğramışlığım vardır, hatta yakın birliklere düşüp de elinde tüfeğiyle gelen arkadaşlarımız bile olmuştur.  Bizim için orası ikinci bir aile yuvası gibiydi.

Aramızdan nedenleri farklıda olsa Fettulah Gülen cemaatine veya başka cemaatlere katılanlar da oldu elbette. Koca Eyüp Sultan burası. Bazıları çocuklarının eğitimi için kaptırdı kendini, bazıları ise iş hayatında ilerlemek için kaptırdı kendini bu cemaatlere. Şimdi anladık ki bazıları da devlette yükselmek için kaptırmış kendini.

El üstünde tutulduğu dönemlerde de çıkıp herkesin içinde bu cemaatler terör örgütü, en büyüğü de teşkilatlanması ile Gülen cemaati diye söylendim. Lakin dinleyenler güldü geçti, gaileye bile alan olmadı.

Bu gün haklı çıkmaktan hiç mutlu değilim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve onun temsil ettiği parti AKP’yi sevin yada sevmeyin ama bilin ki bu  gün terör örgütü denen bu yapılanmayı ancak bu parti ve onun doğal lideri Recep tayip Erdoğan yok edebilirdi.

Dini söylemlerimizden birini söyleyeyim hemen “her şerden bir hayır, her zorluktan bir ders çıkaralım”

AKP hükümetini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın  bütün iktidarda olduğu süre içinde yaptıkların en büyük icraat budur. Köprüler, yollar, ekonomi vs. hepsi bunun yanında hiçtir.

Yazımı okuyanların içinde hemen eleştirmeye başlayıp, beni ağır şekilde eleştirmeye başlayanların olduğunu yukarda ki paragrafları yazdığımda duyar gibi oldum.  Bu yazıyı her siyasi görüşten olan, her partiden insanlar eleştirecek. Yazının ucu herkese dokunuyor çünkü.

Dedim ya sevin yada sevmeyin gerçek budur beyler ve bayanlar.

Şimdi asıl almamız gereken derse gelelim. Bundan sonra neler yapılmalı ki toplumsal barış, huzur, toplumsal siyaset tekrar kurulabilsin.

  • Gülen Cemaati ((FETÖ/PDY) Fethullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet yapılanması) yerine başka cemaatlerin adamlarını yerleştirmek gibi hataya düşmeyelim. İşi ehliyle yapanlara verelim.
  • Var olan Cemaatlerin yapılanmalarının da mercek altına yavaş yavaş almanın zamanı gelmiştir. Diyanet işlerine özellikle bu konularda çok iş düşmektedir.
  • Yaşananlardan gördük ki eğitim çok önemli ve eğitime devlet dışından el atılması çok tehlikeli. Millet, devlet düşmanı yetişmemesi için yapılması gereken eğitim de yargı gibi bağımsız olmalı ve ellerden uzak olması sağlanmalı. Eğitim birilerinin insafına asla bırakılmamalı. Milli Eğitim Bakanlığına bu konuda çok iş düşmektedir.
  • İktidar olan siyasi partilerin sadece kendisine oy veren değil vermeyenlerinde kaygılarının giderilmesi için gereken adımları atmalı. Gençler gelecek, işçi iş, anne baba evladının eğitimini, asker yada polis eşi eşinin evine sağ salim dönüp dönmeyeceği kaygısını yaşamamalı.
  • Rejim değişliği olu mu?, orta doğu gibi olur muyuz, baş kesen, derebeyi düzenleri bu ülkede olur mu kaygılarının önüne geçmek için bir an önce yeni bir Anayasanın yapılması şarttır. Üzerinde uzlaşma sağlanmış bir anayasanın.
  • Yargıda yaşanan kumpaslar ile iyice derinleşen adalet duygusunun yeniden ülkede tesis edilmesi için adımlar atılmalı. Adalet bir gün hepimize lazım olacağını 15 Temmuz darbecilerinin yaşadıklarından anlamış olmalıyız. Balyoz, Ergenekon davalarını tertipleyip adalet ile oynayanlar bu gün yargının elindedirler. Bu gün adalet onlara lazım olmuştur.
  • Ekonomi için ara ara çıkarılan yapılandırmaların artık derinleşmiş vergi borcu ve yasakları, çek, senet, su, elektrik, banka borçları gibi bir çok konuda toplumu baskı altına almıştır. Toplumun bu kadar zor dönemleri aşarken ekonomik anlamda yeniden nefes alması için kapsamlı bir af olmalı ve bozulan siciller içinde sicil affı da bunu kapsamalıdır.
  • Ceza evleri ekonomik, adi suçlardan yatanlarla dolup taşmaktadır. Toplumsal barış için genel af çıkarılmalı. Elbette bu af darbecileri, tecavüzcüleri, teröre /silaha bulaşmışları kapsamamalı.
  • Terör evet teröre çözüm bulunmalı, şartsız şurtsuz silah bırakılması ile tekrar çözüm süreci konuşulmalı.
  • Dış politika yeniden ele alınmalı, komşu ülkelerde barış için yapılması ne gerekiyorsa masaya yatırılmalı.
  • Siyasi tartışmalar yumuşak, küfürsüz, fanatikleşmeden, ülke ve millet yararına olacak şekilde yapılmalı.

15 temmuz gecesi darbeye dur diye her görüşten her kesimden insanlara teşekkürler. Çok soru işareti ile kafası dolanlar da bir gün gelecek sorularına yavaş yavaş cevaplar bulunacaktır. Lakin ne olursa olsun, en kötü sivil yönetim darbe ile gelen yönetimden iyidir.

Sevgi ve saygı kıbleniz olsun.

 

Fedai Çakır

25 Temmuz 2016, İstanbul

KUMRULARA SORDUM

Sığırcıkla dans
Sığırcıkla dans

Şu an oturduğum eve büyük Marmara depreminden sonra taşınmıştım. Depremden sonra yapılan evlerin daha sağlam olduğunu hepimizin öğrendiği yeni bilginin verdiği bir taşınmaydı bu.

Evin başlıca özelliklerinden biri yeni yapılmış olması ve ilk kiracısı benim olmam. Bunun dışında arka tarafı Kuzeye bakmasıdır.  Kışın Kuzeyden esen rüzgarlar evin ısınma sistemini yetersiz bırakabilir ev soğuk olur diye o tarafın pencerelerine pervazlar yaptırmışlar. İplerinden çekince tüm pencere bir anda kapanıyor  ve evin içi bırakın soğuk almayı ışık bile almıyor.

Gel zaman git zaman derken Kuzeye bakan yatak odamın davetsiz misafirleri oluşmaya başladı. Uzun gagalı, siyah tüylü, çok ses çıkaran emin olamamakla beraber gökyüzünde dans eden sığırcık türü kuşlardı bunlar. Ben bu kuşlara Eyüp Sultan’da akşam gün batımında gökyüzünde yaptıkları danslardan bilirim.

Penceremin pervazına yuva yapan bu kuşların yuvalarını pervazın iç mekanizmasına yaptıklarından o günden sonra yuvaları bozulmasın diye o pervazlar bir daha aşağı yukarı çekilmediler. Bir kısmı açık bir kısmı kapalı yarım yamalak hala durmaktadırlar.

Baharın gelişinin müjdelendiği günlerde bu misafirlerim her yıl artarak, penceremi ziyaret etmeye başladılar. Günün aydınlanmaya başladığı saatlerde yatak odamda onların şakırdamasıyla güne erken başlıyorum. Kuşları elbette tek takip eden ben değilim. 10 yıldır hayat arkadaşım, kedim Chanel’de sabahın ilk ışıklarında onları izliyor. Tabi izleme şartlarımız ayrı. O içinde ki avcılık güdüsü ile izlerken ben sevgi ile onların üreyip doğaya geri dönmelerini takip ediyorum.

Sığırcık kuşlarının yatak odamın penceresini işgal etmelerinden birkaç yıl sonra bir sabah yine Kuzeye bakan mutfak penceremin iki güzel misafirinin olduğunu fark ettim. Bunlar bir çift Kumru kuşuydu.

Sığırcık kuşlarının cazgır çığırtkan, hızlı, ürkek öfkeli yapılarına karşım bu iki Kumru son derece nazik, soylu, asil ve sessiz yapıya sahipti. Sesini günde birkaç kez eşini çağırırken duyabiliyordum. Oda muhteşem bir beste tadındaydı.

Mutfağı sık sık kullanma ihtiyacımdan dolayı cama ister istemez çok yaklaşmak zorunda kalıyor ama asla onlar oradayken pencereyi açmıyordum. Her cama yaklaştığımda yumurtasının üstünde yatan çiftlerden biri ile göz göze geliyor, sevgi ile birbirimize bakıyorduk. İşte ilk sene beraberce yavruyu büyütüp penceremden uçma zevkini yaşamıştım.

Sonra yıl kışa ve tekrar bahara döndüğünde yine aynı çiftin pencereme geldiğine şahit olmuştum. Gözlerinden onları tanıdığımı söylesem abartmış olmam. O sene iki yumurta yapmışlardı ama üzücü bir şekilde bir zaman sonra yumurtalardan birinden yavrunun ölü çıktığını gördüm diğerini de terk mi? etmişlerdi anlayamadım. Çok üzülmüştüm kafamda bin bir düşünceler dolaşıyordu. Onları yakından tanımak istemiştim.

Tanıdıkça ne muhteşem kuşlar olduğunu anladım, onlar aşk’ı, sevgiyi, aile olmayı temsil eden bir türdü.

Yaptığım araştırmalarda kumruların tek eşli olmalarına, bırakın tek eşliği eşi ölenin bir daha başka eşe sahip olmadığına, yuvalarını her zaman aynı yerde yapıp çocuk kumruları hep güven duydukları o olanda yetiştirdiklerini öğrendikçe şaşkınlığımı gizleyemedim.

Kumrular aşk’ın sevginin, aile olmanın temsili idi benim için.

Yine kışa dönüp, baharın gelmesiyle önce sığırcıklar pencereme gelmişlerdi, sonra ise iki kumrum. O bahar bir yavru büyüttük mutfağımın penceresinde göz göze gelerek. Sonra onların bir yılı daha yaşamak için uzaklaşmalarını seyrettim.

Penceremdeki yavrı Kumru
Penceremdeki yavrı Kumru

Bir haftadır sığırcıklarım daha gürültülü ve kalabalık olarak yatak odamın penceresinde sabahları bizi uyandırıyorlar, bu gün ise gagasında birkaç dal parçası ile mutfağımın penceresindeydi kumrularım.

Bu sende de ayrılmamış benim Kumrucuklarım….

Birde aman diyeyim Kumruları vurmayın, onlar eşlerine bağlıdırlar unutmayın. Etini yememek daha iyidir. Bir lokma et için, eşinin ömür boyu mutsuz olmasına sebep olmuş olursunuz.

Not: Çok hoş bir Kumrular üzerine bir yazı da paylaşmak isterim. ESAT SÖNMEZ yazmış kendisini tanımam ama oda benim gibi Kurularla yaşamış. http://blog.milliyet.com.tr/bu-bir-kumru-oykusudur/Blog/?BlogNo=65293

 

 

Fedai Çakır

3 Nisan 2016, İstanbul

Zeki Müren’den birde şarkı dinleyelim.

EYÜP SULTAN AŞK’I

e1fa67_0fa2b460db9d4288a989eb13e57627e0

Eyüp deyince bir çok kişinin aklına Camisi, Feshanesi ve Ramazan ayı aklına gelecektir. Benim gibi Eyüp’te büyüyenler ise Eyüp’e farklı bir bakış açısı vardır. Bizim için Eyüp sadece Camiden, Feshane’den ve Ramazan ayından ibaret değildir.

Eyüp bizim için bir tutkudur, bir ilçe değil bir yuva, dostluğun ve arkadaşlığın yaşandığı küçük bir mahalledir.

Yaklaşan yerel seçimlerden dolayı Eyüplülerin yıllardır belediye konusunda yaşadığımız bir sıkıntıyı sizlerle paylaşacağım.

Adı Eyüp Belediyesi olan belediye yıllarca Bayrampaşa ile beraber yönetildi.

Adı Eyüp belediyesiydi, ancak Bayrampaşa’nın Eyüp’e bağlı olması ve nüfus olarak Eyüp’ten çok olması biz Eyüplüleri hep Eyüplü olmayan belediye başkanlarına mahkum etti.

Nihayet Mayıs 1990 yılında Bayrampaşa Eyüp’ten ayrılmış ve ayrı bir belediye olmuştur. Eyüp Belediyesi de bina ve o dönemde seçilen Ahmet Genç ile Eyüp’e dönmüştür. İlk kez bir başkan Eyüp’te doğup büyümüş ve ilk kez belediye binası Eyüp’e gelmişti.

Ahmet Genç bir çok tartışmaları arkasında bırakarak yerini şu an ki başkan olan İsmail Kavuncuya bırakmıştır. Elbette İsmail Kavuncu halk tarafından seçilmiştir. Ancak Eyüplü olup ve Eyüp’te siyaseti takip edenler bilir ki son iki seçimlerde Ahmet Genç’in belediye başkan yardımcılığını yapan Deniz Köken AKP’den belediye başkan adayı gösterilmiş birinde geri çekilmiş tekrar Ahmet Genç gösterilmiştir.

29 Mart 2009’da AKP tarafından Eyüp Belediye başkan adayı olarak resmen duyurulmuştur. Kader Deniz Köken’e kader oyununu bir kere daha oynamıştır.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın talimatı ile alındığı söylentileri ile yerine İsmail Kavuncu Eyüp’ten Belediye başkan adayı olmuş ve takım tutar gibi parti tutan Eyüplü bazı çevreler tarafından has bel kader seçilmeye muhafak olmuştur.

Has bel kader diyorum, o dönemde hem CHP den hem de MHP’den aday olan gerçek Eyüp’ün çocukları oyları bölmüş CHP ile AKP arasında az bir fark ile AKP belediye seçimlerini almıştır.

Yıllardır adı Eyüp Belediyesi olan belediye yeniden Eyüp’ün çocuğu olmayanlar tarafından yönetilmeye başlanmıştır.

Benim gibi Eyüp’ün çocuğu olanlar artık yeniden bir Eyüp’ün çocuğunu Belediyenin başına getirme zamanı geldi diyorum.

Mart 2014 yerel seçimlerinde ben kesinlikle Eyüplü olan, Eyüp’te oturup Eyüp’te doğan birine oy vereceğim.

Bu yazıyı yazdığımda partilerin adayları daha belli olmadı. Umarım benim bu düşüncemi aday seçimlerinde değerlendiriler.

Benim ki Eyüp Sultan Aşk’ı

İsmail Kavuncu’ya kişisel olarak oy vermeyeceğim..

Neden:

  • Eyüplü olmaması
  • Oturduğum özlem Çarşısı’nda esnafın kaldırımı ve yolları işgal etmesine rağmen ilgilenmemesi. Defalarca Büyük Şehir’e ve Eyüp Belediyesine mail atmamla göstermelik cezalar kesilmesi ama işin takip edilmemesi.
  • Özlem Çarşının parke taşları sağlamken sökülmesi yenilerinin yapılması ama bu yeni yapılan taşların çok hızlı sökülüp yerinden oynaması bakımsız kalması.
  • Özlem Çarşısında zabıtayı hiç görmemem.
  • Esnafa kıyak olsun diye neredeyse 1 -1,5 km.lik olan yolu trafiğe kapatması ama sonra o dubaların yıkılması sefalet halinde durması.
  • Eyüp’ün gelişmişlikten nasibini almaması.

 

Fedai Çakır,

İstanbul, Eyüp, 15 Ağustos 2013