Etiket arşivi: Elmabelen köyü

BİR DEREDE BALIK OLSAYADIM

e1fa67_33427f26eb994b7c82395df9b269f06b

Karadeniz’i nasıl bilirisiniz?

Sorusuna sanırım her kes bu ülkede çok ama çok yeşil ve her yerden sular akan bir bölge der.

Bu yazıyı sizlere bir Karedeniz köyünde babadan kalma kestane ağacından yapılmış bir köy evinden yazıyorum. Hemen camdan baktığımda muhteşem bir manzara var.

Manzaramı kapatan tek çirkinlik hemen caminin yanında yapılmış üç dört katlı beton binalar.

Evimin yanı başında yine amcamın içinde yaşayamadan inşaatını bitirdiğinde vefat ettiği yine 4 katlı beton bir bina var. Hemen ilerinde daha buna benzer birçok beton binalar var.

Karedeniz halkında bir görgüsüzlük maalesef bulunmakta. Büyük şehirlerde kazanılan paralar, yurt dışında kazanılan paralar buraya beton bina olarak dönüyor. İş aş yatırım olarak değil.

Çocuk sayısına göre yapılan binalar. İki çocuğun var ise iki katlı, üç çocuk var ise üç katlı ve dört çocuğun varsa dört katlı beton binaların yapılamasında temel neden her çocuğa bir kat olsun ve benim bakın çok param var psikolojisi.

Buralarda bitmeyen birkaç konu vardır. Birinci sırada kim ne kadar kazanıyor neyi var atı arabası, binası dairesi v.s, ikinci sırada da paylaşılamayan yerlerin muhabbeti.  Az çok da siyaset konuşuluyor. Neden ise çevre ile alakalı konuşulması gereken hiçbir konu halk arasında konuşulmuyor. Tanrı buraları yaratırken diğer bölgelere göre çömer davranmış. Bu cömertliğe güvenen halkın çevre pek de umurunda değilmiş gibi. En azından haksızlık yapmamak adına birçoğunun umurunda değil diyeyim.

Peki, Karadeniz’in engin ırmaklarında, derelerinde obuzlarında bir balık olsaydım?

Taflan diye adlandırılan bir ağaç var onun meyvesini ezip derenin suyuna karıştırsanız balıklar kendilerini kenara atarlar ve küçük büyük telef olurlar, yine bu işlem Ceviz’in yeşil kabuğunu da ezip yaparsanız ve derenin suyuna karşınca gözleri yanan balıklar suyun üstüne çıkıp kenara atarlar ve telef olurlar. İşte bunlar gelebilir başınıza her an acımasız insanlar yavru büyük demeden senin gözlerini yakıp sonrada ölmene neden olabilir. Bunlarla uğraşmayan bazı inşalar ise sönmemiş kireç dökerek yapıyor bu işkenceyi. İşte insanoğlu böylesine acımazsız olabiliyor bu derelerin özgür balıklarına karşı.

Bir derede balık olsaydım sadece bunlarla da mücadele etmeyecektim ki bir gün ansızın susuz kalabilir dere yatağım.

HES denen bela ile susuz kalacaktım. Belki bilmeyenler vardır HES’ler dere yatağındaki suyu borularla kilometrelerce taşıyarak derenin yüksek kesiminden aşagı kesime inerek suyun ivme kazanması ile elektrik sağlıyorlar.  Sağladıkları enerji bilim adamları tarafından tartışıla dursun, asıl mesele o suyun borularda kaldığı kilometrelerde değişen ekoloji denge ve derelerde yaşayan canlıların yaşam hakkının olmaması. (Fotograf 1)
İnsanların egoları, kibirleri, devletin yanlış politikaları derken Kardeniz’in çömert doğasıda gün geçtikçe köşeye sıkışmaktadır. Gün gelir ne burada yaşamak isteyecek insan olasın gelir ne de derede balık olasın…

Fedai Çakır

17 Temmuz 2013 – Giresun