Bir Karadeniz Yazısı

e1fa67_a340596fe1a248a9afa79a1dbbb20cba

Senede bir kere köyüme gelip ruhumu ve bedenimi nadas’a bırakıyorum. Bu işlem on beş gün ile bir ay arsı değişiyor. Bu sene de bu işlemi yapmak için köyüme geldim.

Sizlere biraz köyüm hakkında bilgi vereyim. Karadeniz’in dağ köylerinden biridir. Eskiden dağınık yerleşimlerinin olduğu fakat günümüzün artık iç içe evlerinin olduğu nüfusunun çoğunun başta İstanbul, New York’da olan bir köy burası.  Hal böyle olunca köyümüz de gurbetten gelen paranın izlerini görmek mümkün. Bu izlerin en başında da beton katlı binalar gelmek de ve hızla devam eden yapılaşma göstermektedir.

Köy yerinde bitmez tükenmez senin buyun var benim buyum var ve birde yer bölme kavgaları olmasa yaşamak için cennet kelimesi az bile kalır. Lakin bu davranış biçimi bu topraklar da uzun süredir var olmuş ve sanırım var olmaya da devam edecektir.

Bu sene gelişim de yaylalara çıktım çocukluğum da olduğu gibi dereler de kırmızı benekli alabalık kovaladım, yollarında çocukluğum da olduğu gibi koşamazsam da yürüdüm, soğuğunu çiğerlerime çekip yorganın altına başımı sokup uyumaya çalıştım.

Köyüme tekrar indiğimde babamın diktiği incirden her gün kana kana yedim. Yetmedi toplayı etraftaki evlere akrabalara verdim. Ne bereketli ağaçmış bu gün topluyorum incir kalmıyor yarına ise dalları tekrar olmuş incir doluyor.

Yaradan ne güzel de yaratmış doğayı.

Yaradan yaratmış da doğayı biz insanlar ise hoyratça kirletip talan etmeye devam ediyoruz. Rakım neredeyse üç binleri bulan bir su başında su içelim dedim. Suyun akıp gittiği yer (yalak) plastik torbalar, pet şişeler ve insan oğlunun yarattığı çöpler ile doluydu.

İnsanlara bir şeyi doğru yapmaları için illa korkutmak mı gerekir. Dinlerin cehennem ateşi gibi bir korkutma mı olmalı. Be insan: bilmez misin ki doğayı yok edersen bir daha  yaşamaya alanın kalmayacak, sonun cehennem ateşinde yanmaktan beter olacak.

Bir Kızılderili ata sözü vardır. “İnsan oğlu paranın yenmediğini anladığı an doğanın değerini bilecek

İstemeden de güzel şeyler yapmıyor değil hani insanoğlu.

Köyümüz aslında üç derenin tam ortasında yükselen bir dağdır. Derelerden biri büyüktür yıllarca azgın suları ve selleri ile meşhurdur. Son birkaç yıldır üzerine yapılan 5 tane Hes yüzünden artık bir obuz (obuz: dereden küçük dere yatağı) haline geldi. Dolayısyla da balık sayısı yok oldu gibi.  Diğer dere daha orta ölçekli akan bir dere üzerine Hes yapılacak debisi olmayan bir dere. Burada da balıklar insanoğlunun tutmasıyla  azalıp orta karar gitmekte. Fakat suyu az olan ama köyümüzün yükseklerinden akan bir dere var ki balık sayısı artıkça artıyor. Halbuki daha birkaç yıl öncesine kadar bu derede insanoğlu balık bırakmamıştı. Nedenini araştırdım tabi.Meğer dağlara devlet ayı salmış ve yavrulu ayılar o derede cirit atıyor. Eeee insanoğluda balık tutmaya cesaret edemiyor.

Yine doğa kendi kanunları ile kendini korumaya başlamış belli ki.

 

Fedai Çakır,

İstanbul

 

Bir Cevap Yazın