Etiket arşivi: Mustafa Çakır

SAKALIMDAKİ BEYAZ OLARAK YAZDIM “YÜREĞİME SENİ”

10604670_928422440514325_951723411738047221_o

Uzun zamandır üşengeçlikten dolayı sakal bırakmış bulunmaktayım. Bazen aynaya baktım mı zannederim ki kendimi Muhteşem Süleyman bazen de bakarım ki aynaya Hacı Cav Cav.

Bu sakalı kestirmeye gittiğim de yıllardır beni traş eden berberim ya hadi köye gidiyorsun yakışmış sakal ayar çekim de dursun gelince keseriz dedi.

Neyse ayarlanmış sakal ile geldim köye. Köy dedimse her gün yeni bir fıkraya malzeme olacak konuların yaşadığı Karadeniz köyü buraları.

Uçak otobüs derken kasabaya ulaştım. Ha 1984 yılında ilçe oldu ama benim için hala kasaba resmiyette ilçe olması gerçekte kasaba olarak kalmışlığını değiştirmiyor. Gündüz ışığı ile köye çıkıp bir an önce evin temizliğini yapıp yerleşme telaşındayım. Köye giden ilk minibüse bindim.

Minibüste beni sakallarımdan dolayı tanımayan köylülerime köye atanan yeni imam odlumu söyleyip sonrasında baktım ki inananlar var gerçeği açıklayarak köye vardı.

Köyde de benim bu sakal muhabbetim bir türlü bitmedi. Erkek muhabbetlerin de sadece pamuk işine bakan imam olduğum gibi geyik muhabbetler aldı başını gitti.

Bayram ile köye gurbetten akın akın kuzenlerim ve akrabalarım gelecek onların gelişiyle şenlenecek olan köyümüz benim için ayrı bir güzellik de olacak.

Köye erken gelmenin keyfi ile köyde son kale olarak kalan iki amcamla bol bol sohbet etme imkanı buluyorum. Küçük amcam bağırsak ve ciğer kanserini yenmiş ama zaman zaman mücadelesi devam etmektedir. Lakin büyük amcam adını Bayramlardan alan amcam Bayram amcam bu güne kadar pek hastalıkla mücadele etmemiş biri.

Evden çıkıp ağaçlarla kaplı yoldan aşasıya doğru süzülüyorum. Önümde zar zor yürüyen dört ihtiyar biri benim Mustafa amcam diğeri ise Ayşe Halam, yanlarında da köyden iki ihtiyar. Onlara yetişiyorum. Hayırdır diyorum Mezarlık ziyaretine gidiyorlarmış. Aslında Bayram için de mezarlıkları temizleyecekler. Kimisi babasının, annesinin mezarlığını kimisi kardeşlerinin mezarlığını. Yanlarından uzaklaşıp Mezarlığın hemen altında ki Bayram amcamın kapısından hooop (bizde kapı çalmadan çok hop der bağırır eve dalarsın evler zaten kilitlenmez) diyerek bağırıp içeri daldım.

Bayram açmam ile yengem kuzinenin başında oturuyorlar yeni yemek yemişler. Bana aç olup olmadığımı sordular sonrasında öğreniyorum ki Amcam hastaneden yeni eve girmiş.

Yeğen diyerek başlıyor sözlerine “bu gün 5 tane serum yedim 2 si kocamandı diğer ikisi  ise nispeten daha ufak dı. Kan da bir şeyler düşmüş dediler bastılar serumu bana bu gün…”

 Bana tahlilleri gösteriyor.

“… ben anlamıyorum ne düşmüş ama öyle dediler…”

Elimde tahlillere bakıyorum. Gözlerim deki anlama yok oluyor anlamsızlaşıyor o an her şey benim için. Amcam ise bana sataşmaya başlıyor.

“… ne o sakallar öyle, kes heri onları…” gülüyorum gözlerine bakarak. Çakmak çakmak çakır gözleri vardır amcamın.

Kafasından bir tutam saçı pat diye alıp masanın üstüne koyuyor.

“… benim yediğim iğnelerden sana da vursak senin sakallarda dökülür bak benim saçlar gibi..”

Ah be amcam kimse sana kemoterapi gördüğünü söyleyemiyor. Zoraki bir kahkaha atıyorum. Bahane yaratıp evden çıkıyorum.

Ah be sakallarım alacağınız olsun, ben de sizi kesmez miyim…

 

Fedai Çakır

3 Eylül 2014, Giresun

SON ÇARE DEĞİL İLK ÇARE: Kızı Kaçır

e1fa67_8541819bc0ec4b37ba95ffcc1b454af8

Babamlar 8 kardeşlerdi..

4 erkek 4 kız.

Bu hikayem erkekleri anlatıyor.

Abey amcam en büyükleri. Adı Mehmet ama ona hepimiz abey amca deriz, hatta bazen adı neydi diye birbirimize sorar güleriz de.

Abey amcam Şaziye yengemi kaçırarak evlenmiş,

Sonra Babam annemi kaçırmış,

Mustafa amcam bütün aileyi karşınsa almış daha önce evlenmiş ayrılmış dul Zeynep yengemi kaçırmış,

Kadir amcam ise Fadime yengemi kaçırmış.

Hepside mutlu çocuklu aileler olmuş.

Mustafa amcam dışında hepsi vefat etti.

Ama evlilik de bıraktıkları formül hep biz sülalenin erkeklerinde kaldı.

Koca sülalede hiç boşanan erkek yok, gelinler çok şanslı yani.

Bir ben çıkmışım farklı, benle her şeyin ilkini yaşadı sülalem.

Konu dağılmasın Dallas dizisini izlediğim bir gece ablam kocaya kaçtı. Oda mutlu ve çocuklu..

Kaçmada mı keramet ne dersiniz?

Kaçmada mı keramet bilinmez ama son yıllar da boşanmaların artışında ki fazlalık herkesin gözünden kaçmıyordur.

İki genç insanın bir araya gelip yuva kurması eskisi kadar kolay değil. Eğer ailenin yapısı çok da fazla destek olmaya müsait değil ise bu evlilik olayı kabusa dönebiliyor.

Şöyle bir bakalım etrafınızda ki yeni evlenen çiftlere, yada kendi evliliğinizi gözünüzün önüne getirin.

Kız tarafı her zaman naz tarafı diyerek nedense kızın anne babası olmasa da teyzesi halası v.s den oluşan bir anlaşmış ekip hep beraber erkek tarafına saldırır. Sözlü ve maddi kayıplar oluşturmaya çalışır.

Erkek tarafı gelen saldırlar karşısında boş durmaz halalar, amcalar teyzeler, altta kalmamaya çalışır lakin çıkacak paraya hiç karışmazlar ve harcama da ise ilk sırada yer alırlar.

Düğün yapılacaksa salon yemekli falan diye damadı düşünmeden başlarlar sanki kendi evlenecek gibi yer mekan seçmeye, erkek tarafının beğendiği yeri kız tarafı, kız tarafının beğendiği yeri ise erkek tarafı nedense hiçbir zaman beğenemez.

Ev eşyası düzülecektir. Damat ve gelin oturmayacak sanki anneler babalar, kardeşler, evde varsa başka gelinler yada damatlar kendileri oturacak gibi koltuk beğenmecelere başlarlar.

Beyaz eşya aman bir kere alınıyor diyerek 2-3 bin TL’ye ev kurulacakken 10-15 bin TL’ye özelliğini bile bilmedikleri Televizyonlar, buzdolapları, çamaşır makinelerine bakılır ve alınması için baskılar yapılır.

Bu olaylar olurken birbirine aşık olan iki genç neredeyse ayrılma noktasına gelirler ve tekrar barışırlar.

Yine ortamı yıkan, geren ailelerdir ve bir araya da gelmesi için de sözde yardımda onlardan gelir.

Toparlayıp saymadığımız harcamalarda çabası. Boşa giden harcamalar.

Boşa alınan pijamalar, terlikler, mendiller gibi bir yığın masrafla oluşan çeyiz bohçaları.

Düğün salonunun en çafçaflısı mümkünse yemekli olması,

Fotoğraf ve arabanın süslenmesi, bahşişler v.s

Hava atılacak diye iki aile arasında yaşanan bir çok komik maddi çekişmelerle alınan gelinlikler ve damatlıklar.

Son söz: Pişman olmayacağınız tek harcamanız eşiniz olacak kıza aldığınız gelinliktir.

Gelinliğin en güzelini alın ve en ufak harcama ile evinizi kurun. Tatile gitmeye paranız kalsın. İlk üç yıl çocuk yapmayın ve yaşayın doya doya. Sonramı.

Mümkünse yukarıda ki olayları yaşamamak için kızı kaçırın … Basın nikahı..  Bakın daha uzun ömürlü bir evliliğiniz olacak.

 

Not: umuyorum.

 

Fedai çakır

21 Temmuz 2014, İstanbul

BABAMIN SON YOLCULUĞUNA UĞURLAYIŞIMIZ

e1fa67_9ab41c1827e64b279d28d2940441de7f
Babam Ali Çakır, oğlum Doğuşhan Çakır ile

Babamla;

aramızda iletişim her zaman sevgi ve saygı ile oldu, Tüm çocuklarına olduğu gibi bana da kendi yöntemi ile sevgisini belli ederdi o pek annem gibi şap ur şupur öpmezdi ama öptü mü bir başka öperdi içten sevgisini belli edecek şekilde öperdi ama en son da son zamanlarında beni öpmeleri aklımdan gitmiyor nedense biz iki erkek olarak az birbirimizi öperdik ama son zamanlarda hastanede ve diğer zamanlarda ben tokalaşıp öptüğüm zamanlarda bir başka öptüğünü hissederdim onun.

Gene bilemedim ben annem gibi onunda son dönemlerinde bir başka bana sarılıp öptüğünü, Bir yıldan birazdı bacağını kırmıştı hem de öyle akıl sır erdirilemeyecek kadar hikayeden bir yerde birden ayağı sendelemiş düşmüş ve çok ufak bir merdivene çarpmıştı baldırından kırılmıştı bacağı o dönem Giresun SSK hastanesinde başladı mücadelesi orda ameliyat ve platin takılmıştı sonrasında apar topar İstanbul’a geldi bilenler bilir annem buraya gelmesinden hemen birkaç hafta sonra hastalanmış ve ölüm yolculuğunun başladığı döneme girmişti işte o zamanlar babamda annemde yatalak bir şekil delerdi biz evlatları mücadeleye başlamıştık annemin hastalığından pek de babama zaman ayıramamıştık ama genel kontrolleri pek iyi seyir etmiyordu kemik erimesi platinlerin tutmasını engellemiş babam değneklerle yürümeye başlamıştı İstanbul da doktorlar bacağının iyi olmadığını biliyorlardı ama ameliyatında riskini biliyorlardı karşıydılar ameliyata.

Zaman bu şekilde akıp giderken babam o hali ile tekrar köye gitmek istedi ben karşı çıktım ağabeyimde tabi ama bizi dinlemedi ben biledim doğduğu toprakların onu çağırdığın bilemedim onun son olarak köyünü görmeye gitmek isteğini ben karşı çıktım hatta kızgınlığımdan onu yolcu bile etmeye gitmedim söz dinlemiyordu bu seyahat onun için iyi değildi ama o gitti her zamanki gibi bildiğini okudu.

Sonrası bacağının orda rahatsızlanması ve ikinci bir hastane olayı yine yanlış ameliyat bu sefer Giresun devlet hastanesi, iki ameliyat geçirdi bacağının durumu iyi değil bizi aştı dediler doktorlar ambulansla getirdik İstanbul’a 19 Mayıs sabahı ambulans İstanbul sınırlarına girdi ben Çapa ya yatırmam lazım ama babam SSK’lı başladı bizde bir koşturmaca ağabeyimle beraber Okmeydanı SSK hastanesinden sevkini yapmamız lazım babam oraya yatıracaklar diye gözleri doldu oğlum benim buradan ölüm çıkar dedi ama ahh babacım bilemedik biz Çapadan da öyle oldu bilseydim ki nereden sağ çıkardın oraya giderdik ama bilemedik babacım.

 

Çapa Tıp Fakültesinde 15 gün geçti mücadele büyüktü bilenler bilir SSK lı hastası olanın ne kadar evrak işi ile uğraştığını kah SSK kah özelde bitirdik tüm işlemleri Yener hocam bana ameliyatın ne kadar çok riskli olduğunu anlattı kalbinin bitik olduğunu çigerlerinin iflas ettiğini ben etrafımda herkesi hazırlamıştım kötü sonuca ama sanırım tek kişi hazır değildi BEN.

Babam o sabah ameliyat için hazır olacaktı akşamdan bizi tekrar tekrar tembihlemişti sabah erkende gelin diye sabah erkenden gittik ama babam ameliyat listesinde yoktu ban zaten Yener hocama Pazar telefon etmiş ameliyat listesine alınmasını sağlamıştım son tahlillerini cumartesi bitirmiştim babamda artık oğlum bitsin şu ameliyat da ne olacaksa olsun diye ısrarlıydı o gün sabahtan öğleye kadar bekledik öğleye doğru ben iş yerine gittim ağabeyimde kısa bir uğramız lazımdı biz gittim babamı ameliyata aldılar hemen koştuk geldik babam ameliyatta ben abim, yengem amcalarım hep beraber malzeme temin ediyoruz tahlillerde koşturuyoruz kan buluyoruz ameliyatın ortasında ilk alarmı aldım Yener hocam ameliyatın ortasında beni cepten aramış yarın sabah bana uğra beklenmedik gelişmeler var konuşalım dedi ben o an ağabeyime dedim hoca ameliyatta aramazdı ab i bir şeyler ters gidiyor diye, nitekim babam kaybettik. 31 Mayıs son yolculuğuymuş meğer. Rahat uyu babacım bizler seni her zaman hatırlayacağız Allah mekanın cennet etsin.

Öncelikle Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr Yener Temelli ve ekibine, tüm ortopedi çalışanlarına, Hastanede hasta hali ile babama gündüzleri bakan amcam Mustafa Çakır‘a, Giresun dan ambulansa gelirken maddi ve manevi yanında olan amca oğlu Yüksel Çakır‘a, Giresun’da hastanede yanında olan ve işlerine koşturan Ablam Necmiye Hartamacı ve tüm hastanede bakan ziyaret eden akrabalarımıza köylülerimize, Giresun’da ve ameliyat sırasında yanında olan amcam Kadir Çakır‘a, geceleri bakıcılığını yapan arkadaşımıza ve maddi manevi koşturan ağabeyim Yalçın Çakır, eşi Muteber çakır‘a ve Gelengül Erkara‘ya babam adına teşekkür ediyorum Allah tüm yaşamları boyunca sağlık ve mutlulukla yaşamaları sağlamasını temenni ediyorum

Küçük Oğlun

Fedai Çakır

31 Mayıs 2004, İstanbul