Etiket arşivi: Prof. Dr Yener Temelli

SEVDİKLERİMİZİ ALDIĞI İÇİN GÜZEL KOKAR TOPRAK

e1fa67_ad82769cad394e499fb6e239f5643605

Aşk acısını unutma formülü” Başlıklı yazımdan sonra sık sık bana yakınlarını kaybetmenin acısını nasıl yok edeceğiz diye sordular.

Bazıları annesini, babasını kaybetmiş idi, bazıları ise arkadaşlarını, bazıları ise akrabalarını, bazıları ise evlatlarını, bazıları ise…. Uzayıp gidiyordu liste.

İnsanların yakınlarında gerçekleşen her ölüm o insanın üzerinde bir travma yarattığı gerçektir. Ölümüne şahit olunan kişinin size yakınlığı ve sizinle yaşanmışlığı ne kadar çok ise travmanın şiddeti de o kadar çok oluyor.

İlk taze ölmüş birisi ile daha orta okul son sınıftayken kanser hastası komşumuzun karısının çığlığına annem ile onların evine girmemizle karşılaşmıştım. Bizden sonra mahallenin diğer kadınları da eve doluşmuş idi.

Çocuk da olsam çevredeki tek erkek bendim. Ölen insanın hemen çenesinin bağlanması ve üzerine bıçak konulması gerektiği söylendi ve çocuk yaşımda dini nedenlerden dolayı bu görevi benim yapmam istendi.

Odadan tüm kadınlar çıkmıştı. Az önce nefes alıp veren bu kişi daha da önemlisi bir gün önce sohbet ettiğim bu kişi artık yaşamıyordu ve ben onunla baş başaydım.

Soğuk kanlılıkla önce çenesine akan kanı bir bezle temizledim ve çenesini başından aşağıya bir kadın eşarbı ile bağladım, sonra da göğsünün üstüne bir ekmek bıçağı koydum.

Bildiğim bütün duaları af için okudum. Aslında ölen komşumdan çok kendimin affı için di bu dualarım. Kendimce çocuk aklımca af dilemem gereken günahlarım vardı.

Birazdan kadınlar odaya doluştu ve ağıtlarını bağırarak tüm mahalleye duyurdular, ben ise önümüzdeki birkaç ayı rüyalarımda hep ölen komşum ile geçirdim.

Gel zaman git zaman bu olayı unuttum neticede ölen kişi benim çok da yakınım değildi.

Büyüdük baba olduk. Benim de yakınlarımdan hayata vedalar başlamıştı.

Mayıs ayını hiç sevmem. 20 Mayıs 2003’de Annemi, 31 Mayıs 2004’de de babamı toprağa vermiştim.

Annem yıllarca şeker hastalığı ve onun yol açtığı başka hastalıklarla mücadele etti. Benim evimde vefat ettiği günün bir gün öncesi Fedai artık bırak öleyim. Azrail’in elinden alma beni demişti. Bu Azrail konusu uzun bir konu. Defalarca ölümden döndüğünü bu dönüşlerde hep onunla olduğumu anlayabilirsiniz.

Babam yakışıklı, uzun boylu 73 yaşında olmasına rağmen hala delikanlı bir adamdı. Nazardan öldü diyorum ben. Köyde ki evin merdivenlerinden düşüyor ve bacağını kırıyor. Küçük şehir ve Tıp biliminin yeterince uygulanmadığı bu şehirde yanlış ameliyatlar oluyor sonrasında yakın dostum Prof. Dr. Yener Temelli Çapa’da ameliyat ediyor lakin riski büyük ve ameliyattan çıkamıyor.

Anneme düşkün olan ben o öldüğünde hiç ağlayamadım. Ben ki film izlerken ağlayan bir adamım. Sanırım onunla anlaşmıştık artık Azrail’e beraber teslim olmuştuk.

Ya babam; babamla öyle bir anlaşmamız yok tu. Hastane koridorlarında bildiğin bağırarak ağlayan adamdım ben.

Geçen gün benim bir avukatlık işim için ağabeyimin liseden arkadaşı bir avukata gittik. Çağlayan adliyesinin karşısında Adalet çay bahçesinde bu avukat arkadaş ağabeyime ölen arkadaşlarının adlarını sayıyor ve onları yad ediyordu. Gözler de ise ölüm korkusu ile.

Yaşlar ilerledikçe yakınlarımız arkadaşlarımızın ölümlerine şahit oldukça sonun bize doğru yaklaştığını mı hissetmekten midir bilinmez bir garip korku ile yaşıyoruz hayatı.

Ölümler hayatın sıradan olayları olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ve ölüm korkusuyla hayatımızı yaşanılmaz yapmak yerine daha iyi yaşamak yollarını aramalıyız.

Yaşarken sevgimizi gösterelim, lakin öldü diye de sevmekten vazgeçmek zorunda değiliz. Ben Annemi ve Babamı hala çok seviyorum ve özlüyorum.

Ne kadar da güzel demiş şairSevdiklerimizi aldığı için mi güzel olur, toprağın yağmurdan sonra ki kokusu…

 

Fedai Çakır

8 Mayıs 2014, İstanbul

 

BABAMIN SON YOLCULUĞUNA UĞURLAYIŞIMIZ

e1fa67_9ab41c1827e64b279d28d2940441de7f
Babam Ali Çakır, oğlum Doğuşhan Çakır ile

Babamla;

aramızda iletişim her zaman sevgi ve saygı ile oldu, Tüm çocuklarına olduğu gibi bana da kendi yöntemi ile sevgisini belli ederdi o pek annem gibi şap ur şupur öpmezdi ama öptü mü bir başka öperdi içten sevgisini belli edecek şekilde öperdi ama en son da son zamanlarında beni öpmeleri aklımdan gitmiyor nedense biz iki erkek olarak az birbirimizi öperdik ama son zamanlarda hastanede ve diğer zamanlarda ben tokalaşıp öptüğüm zamanlarda bir başka öptüğünü hissederdim onun.

Gene bilemedim ben annem gibi onunda son dönemlerinde bir başka bana sarılıp öptüğünü, Bir yıldan birazdı bacağını kırmıştı hem de öyle akıl sır erdirilemeyecek kadar hikayeden bir yerde birden ayağı sendelemiş düşmüş ve çok ufak bir merdivene çarpmıştı baldırından kırılmıştı bacağı o dönem Giresun SSK hastanesinde başladı mücadelesi orda ameliyat ve platin takılmıştı sonrasında apar topar İstanbul’a geldi bilenler bilir annem buraya gelmesinden hemen birkaç hafta sonra hastalanmış ve ölüm yolculuğunun başladığı döneme girmişti işte o zamanlar babamda annemde yatalak bir şekil delerdi biz evlatları mücadeleye başlamıştık annemin hastalığından pek de babama zaman ayıramamıştık ama genel kontrolleri pek iyi seyir etmiyordu kemik erimesi platinlerin tutmasını engellemiş babam değneklerle yürümeye başlamıştı İstanbul da doktorlar bacağının iyi olmadığını biliyorlardı ama ameliyatında riskini biliyorlardı karşıydılar ameliyata.

Zaman bu şekilde akıp giderken babam o hali ile tekrar köye gitmek istedi ben karşı çıktım ağabeyimde tabi ama bizi dinlemedi ben biledim doğduğu toprakların onu çağırdığın bilemedim onun son olarak köyünü görmeye gitmek isteğini ben karşı çıktım hatta kızgınlığımdan onu yolcu bile etmeye gitmedim söz dinlemiyordu bu seyahat onun için iyi değildi ama o gitti her zamanki gibi bildiğini okudu.

Sonrası bacağının orda rahatsızlanması ve ikinci bir hastane olayı yine yanlış ameliyat bu sefer Giresun devlet hastanesi, iki ameliyat geçirdi bacağının durumu iyi değil bizi aştı dediler doktorlar ambulansla getirdik İstanbul’a 19 Mayıs sabahı ambulans İstanbul sınırlarına girdi ben Çapa ya yatırmam lazım ama babam SSK’lı başladı bizde bir koşturmaca ağabeyimle beraber Okmeydanı SSK hastanesinden sevkini yapmamız lazım babam oraya yatıracaklar diye gözleri doldu oğlum benim buradan ölüm çıkar dedi ama ahh babacım bilemedik biz Çapadan da öyle oldu bilseydim ki nereden sağ çıkardın oraya giderdik ama bilemedik babacım.

 

Çapa Tıp Fakültesinde 15 gün geçti mücadele büyüktü bilenler bilir SSK lı hastası olanın ne kadar evrak işi ile uğraştığını kah SSK kah özelde bitirdik tüm işlemleri Yener hocam bana ameliyatın ne kadar çok riskli olduğunu anlattı kalbinin bitik olduğunu çigerlerinin iflas ettiğini ben etrafımda herkesi hazırlamıştım kötü sonuca ama sanırım tek kişi hazır değildi BEN.

Babam o sabah ameliyat için hazır olacaktı akşamdan bizi tekrar tekrar tembihlemişti sabah erkende gelin diye sabah erkenden gittik ama babam ameliyat listesinde yoktu ban zaten Yener hocama Pazar telefon etmiş ameliyat listesine alınmasını sağlamıştım son tahlillerini cumartesi bitirmiştim babamda artık oğlum bitsin şu ameliyat da ne olacaksa olsun diye ısrarlıydı o gün sabahtan öğleye kadar bekledik öğleye doğru ben iş yerine gittim ağabeyimde kısa bir uğramız lazımdı biz gittim babamı ameliyata aldılar hemen koştuk geldik babam ameliyatta ben abim, yengem amcalarım hep beraber malzeme temin ediyoruz tahlillerde koşturuyoruz kan buluyoruz ameliyatın ortasında ilk alarmı aldım Yener hocam ameliyatın ortasında beni cepten aramış yarın sabah bana uğra beklenmedik gelişmeler var konuşalım dedi ben o an ağabeyime dedim hoca ameliyatta aramazdı ab i bir şeyler ters gidiyor diye, nitekim babam kaybettik. 31 Mayıs son yolculuğuymuş meğer. Rahat uyu babacım bizler seni her zaman hatırlayacağız Allah mekanın cennet etsin.

Öncelikle Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr Yener Temelli ve ekibine, tüm ortopedi çalışanlarına, Hastanede hasta hali ile babama gündüzleri bakan amcam Mustafa Çakır‘a, Giresun dan ambulansa gelirken maddi ve manevi yanında olan amca oğlu Yüksel Çakır‘a, Giresun’da hastanede yanında olan ve işlerine koşturan Ablam Necmiye Hartamacı ve tüm hastanede bakan ziyaret eden akrabalarımıza köylülerimize, Giresun’da ve ameliyat sırasında yanında olan amcam Kadir Çakır‘a, geceleri bakıcılığını yapan arkadaşımıza ve maddi manevi koşturan ağabeyim Yalçın Çakır, eşi Muteber çakır‘a ve Gelengül Erkara‘ya babam adına teşekkür ediyorum Allah tüm yaşamları boyunca sağlık ve mutlulukla yaşamaları sağlamasını temenni ediyorum

Küçük Oğlun

Fedai Çakır

31 Mayıs 2004, İstanbul