Etiket arşivi: fedai çakır

CÜMLESİNDE KEDİ BESLEYEN İNSANLARI SEVİYORUM

kedi Chanel

Kedi seven / Kedi besleyen insanların ortak özelliklerinden bir kaçı bulundukları ortam da kedileri ile geçirdikleri tatlı anıları anlatmakla geçer. Nasıl kedisinin göğsüne başını koyup yattığını, sabah yüzünü yalayarak yada üstünde mıkır mıkr mıkırdayarak nasıl onu uyandırdığını, ben neredeysem orada diyerek kedisine olan hayranlıklarını anlatırlar.

Kedi besleyen biri cümlelerine  bu gün tepemdeydi, kapıların koltukların üstünden inmiyor benim yaramaz derken kedi beslemeyen insanların anlatacakları çok şeyleri yoktur aslında.

Torun yada çocukları olanları da anlatacak bir şeyleri olmayanlar kategorisine almamak lazım. Onlar nasıl kedici bir anne baba kedisini anlatıyorsa onlarda bebeklerini yada torunlarını anlatıyorlar. Tarafsız olarak kedi besleyen, bebeği torunları olanları incelerseniz sevgilerinin sonsuzluğuna ve anlatırken nasılda kendilerini kaptırdıklarını şahit olabilirsiniz.

Açıkçası ben bu kategoride olan insanlarla ahbaplık yapmayı onları dinlemeyi seviyorum. Yoksa bütün gün siyaset dinlemek zorunda kalacağım.

Siyaset dedim de;

Çevrem de geleceğe umutla bakan hiçbir genç görmez oldum, umutsuz gençlerimi? dinleyeyim.

Siyasilerden umutla bahseden yetişkinde de görmüyorum. (Fanatik siyasetçileri ayrı tutuyorum. Onlar için her daim her şey iyidir). Siyasilerden umudunu kaybetmiş yetişkinlerimi? dinleyecektim.

Irak ve Suriye’de, içerde doğuda terör örgütü ile şehirlerde de ise yapılabilecek yapılan eylemlerle savaşırken her şeyin güllük gülistanlıkmış gibi ülkenin diğer şehirlerinde yaşayan insanlarımı? dinleyecektim.

Her gün şehit haberleri gelirken, “polis, asker ölmek için para alıyor” düşüncesine sahip vicdan yoksunu insanlarımı? dinleyeceğim.

Bu konuları beğenmediyseniz birde şunları dinleyebilirisiniz / izleyebilirsiniz.

Hükümetten nemalanmak için  ortaya çıkan süslümanları.

Süslümanları gıcık olan sözde laikleri

Müslümanlıktan ve Laiklikten bi haber olan cahillikleri ile prim yapanları,

Hiç yaşamayı bilmeyip de bir ev bir arabayı zenginlik sanıp senin şunun var benim bunun var diyen görgüsüzleri,

İnandığı inancı, siyasi görüşü illa sana da inandırmaya çalışan dinlemeyi bilmeyen sadece konuşanları,

Bir zamanlar yakınlığı yada sempatizanlığı ile cemaatlere olan ilgisini gizlemek için FETÖ düşmanı kesilen sahtekarları,

Ben mi ne dinliyorum şu an.

Yurt dışında yaşayan bir ağabeyimizin kaç dairesi olduğunu.

Haklıyım değil mi?  Cümlesinde KEDİ besleyen insanları sevmekte.

 

Fedai çakır

20 Ekim 2016, İstanbul

 

KADINIM

1234086-14

Aslında insanları anlamak için eğitim almış, insanları anlıyor ise de kendini pek anlayamamış bir kadındı o.

Kendini anlamak için çaba harcamaktansa ürkek bir kuş, pıt pıt yüreği atan başı okşanası bir kadındı o.

Küçükken bir güvercin girmişti yaşadığımız gecekondunun penceresinden, kedim pamuk bir hamlede atlamıştı onun üstüne, güvercini almıştım kedi Pamuk’un elinden. O günün akşamı öğrendim korkudan pıt pıt atan kuşun yaşamadığı. İşte o yüzden çok sevilmeli o kadın.

Güzellik desen güzel, kültür desen kültür, erkeler koşar peşinden o kaçar içten bir his ile derinden, yaşamışlıktır onu inciten.

Her kadın gibi de onun isteği de sevmek sevilmek, aldatmadan / aldatılmadan yaşamak.

Korkar hep insanın var olan ikinci yüzünden, çocukça masallar olmalı onun için, içinde yalan olmayan ama hayallerini süsleyen.

Akıllı, güzel ama yaralı kadındı o. Adına şiirler yazılası kadınlardandır o.

Ben sana yazsam yazsam aşkı’ı

Tutkuyu yazmak isterim…

Yazsam yazsam uykusuz özlemleri yazarım…

 

Yazsam yazsam yanımda olamadığın zamanın

Sol yanıma verdiği ızdırabı yazarım…

Yazdıklarım şiir olur,

İçimdeki ateş ise aşk…”

 

Akıyorum taaa derinden derinden..

Sana doğru akan nedir bilmiyor…

Akıyorum işte taaa derinden derinden

 

Fedai Çakır

6 Ekim 2016, İstanbul

DEVE Mİ DEDİ BİRİ

sinan çetin

Gariplikler ülkesi Türkiye, gün geçmiyor ki garip, sıra dışı şeyler olmasın. O kadar çok kanıksadık ki bazı şeyleri, Mesela;

– Her gün vurulan asker yada polislere,

– Yol ortasında kadını döven yada silahını çekip vuran adamları,

– Meydanlarda, insanların çok olduğu yerlerde patlayan bombaları,

– Küçük yaşta kızlara sulanan, taciz eden tecavüzcü koca koca adamları,

– Dün farklı bu gün farklı konuşan siyasileri,

– Adaleti olmayan adalet saraylarını,

– Adam ezip ceza almadan yada aldığı cezası  çok az olup yattığına sayılan şoförleri.

KANIKSADIK.

Hemen Aklınıza Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin geldi muhtemelen. Halbuki bu yaşanan olaylar yıllarca devam ediyor üstelik de ilk değil ülkemizde.  Mesela Bağdat caddesin de alkollü sürücü tarafından öldürülen Suat Ayöz olayın da olduğu gibi. 9 Nisan 2006’da  çarpan aracın sahibi önce ortalıktan yok olmuş, sonra 6 gün sonra teslim olmuş malum az bir ceza ile oda salınanlardan arasındaydı. Ablası Yeşim’i yekinen tanırım kardeşinin acısını hep taze tutar. Birde Kardeşinin adına “Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği” derneği kurdu.  Bu ve bunlara benzer davaların peşinde koştular ülkede adalet sağlansın diye çabaladılar / çabalıyorlar da.

Biraz google’da arattırsanız Türkiye’de Rüzgar Çetin olayına benzeyen yüzlerce vaka bulabilirsiniz, sadece o vakalarda ünlü bir babanın oğlu yoktur. O yüzden de basında çok yer almamıştır.

Özellikle sosyal medya’da bu olaya kızan kızana azgına gelenleri söyleyen söyleyene. Ben de elbette kızanlardanım.

Tek kızamadığım Sinan Çetin’in oğlunu göğsüne dayadığı fotoğraf.  O baba.

Bir baba çocuk kötü bir şey yaptı diye silse silemez atsa atamaz.  Onun çocuğu için mücadele etmesini, gerekirse para akıtmasını anlayabilirim ama hukukun salmasını elbette anlayamam.

Kızacaksanız Sinan Çetin’e değil adalet sistemine, kanun koyuculara kızın.

Hani dedik ya kanıksadık bazı şeyleri diye;

– Dünya’nın en pahalı akaryakıtını kullanmayı,

– 1300 TL askeri ücretin olduğu bir şehirde kiraların en az 1.000 TL’den başlamasını,

– 50 TL’lik faturadan dolayı (telefon, elektrik, doğalgaz, su) kesilen hizmet için 20 TL açma kapama ücreti ödemek gibi,

Dijitürk, D samart ve Telefon operatörlerinin satarken yüzümüze gülmesine ama kapatırken ağır faturalarla  ve evraklarla gel demesine,

– 18 TL’lik elektrik tükettiğimiz halde 86 TL’lik fatura gelmesini.

KANIKSADIK.

Bu Elektrik faturaların da en çok da TRT payı yok mu? İşte o pay Müslüman  inancına göre Haram zıkkım.

Reklam geliri desen gayet iyi olan, yüzlerce özel Televizyon kanalı varken onlarca ayrı ayrı kanallar kuran TRT’yi hala vatandaşa  (çoğu 1300 TL askeri ücretle çalışan) finanse ettirmelerini anlamakta güçlük çeken bir tek ben miyim.

Yok yok deveye diken misali bizler bir çok şeyi gayet KANIKSADIK. Yazık değil mi?

Fedai Çakır

6 Ekim 2016, İstanbul

İNSAN en çok sevdiği zaman İNSAN oluyor

İNSAN en çok sevdiği zaman İNSAN oluyor

Oğlumla beraber yönettiğimiz facebook üzerinde bir “Evcil Hayvan” konulu bir sayfamız var. Yaklaşık 40 bin kişinin olduğu sayfamızın adını Köpeğimiz Bal’ın burnundan dolayı ISLAK BURUNLAR koymuş oğlum Doğuşhan

Sosyal medyada çok fazla şiddet içeren hayvanlara eziyet videoları bulunduğundan biz sayfamızda sadece sevgi içeren videolara yer veriyoruz. Şiddeti göstererek şiddetin yayılmasına sebep olmaktansa hayvanların güzelliğini paylaşarak hayvan sevgisini yayalım istedik. Bu konuda başarılıda olduğumuzu da söyleyebiliriz.  Adı ıslak Burunlar olan sayfamıza kuş, kirpi, kedi ve elbette köpeklerin videoları akın akın geliyor hatta paylaşmak için artık zaman yetmiyor.

Geçenlerde Samsun’da yaşanan bir olaydan dolayı 18 yaşında bir kızın ceza aldığını okudum.

Kısaca haber şöyleydi:

Ceza olarak Kaplumbağa bile besleyemeyecek

Pitbull cinsi köpeğin, kedi ve köpeklere zarar verirken fotoğraflarını paylaşıp “Dün öldürdüğü 3 kedi, 1 köpekten sonra bugün kediyi dörtledik” yazan genç kıza, 12 bin TL para ve hayvan bulunduramama cezası verildi

Bu haberi paylaşmamın başlıca nedeni haberi okuyan ve içinde şiddet içeren insanların korkması ve hayvanlara şiddet yapmaya kalktığında bir kez daha düşünmesini sağlamaktı.

Elbette yasalarımıza göre hayvanlara yapılan şiddetin cezası yetersiz hatta eksikleri çok fazla. Nasıl ceza olmalı hayvanlara şiddet yapanların mala zarar verme sucundan değil farklı yaslarla cezalandırılması konusuna girmeyeceğim bile. Kaldı ki hayvanlara mal olarak bakan bir anlayışın ülkemizde olması beni ürkütüyor.

Fakat bir konu var ki düşünmeden edemiyorum.

Bu olayda olduğu gibi bir Pitbull hayvana kedileri parçalatarak bundan zevk alan insana, köpeği bir ağaca bağlayıp idam eden insana, zincirinden tutup köpeğin kafasına defalarca taş ile vuran çocuğa, pompalı tüfek ile yolun ortasında hem de şehrin kasabanın ortasında ateş eden insana, bir aracın arkasına köpeği bağlayıp kilometrelerce koşturmaya kalkan insana sadece para cezası verip toplumun içine salmak saçmalığın daniskası.

Bu insanların psikolojik destek alması, akıl sağlıklarının yerinde olup olmadığının kontrol edilmesi gerekmez mi? Bu gün bir hayvana eziyet edip şiddet uygulayan hastalıklı ruhlu insanların yarın sokakta çocuklarınıza veya sizlere/bizlere aynı şiddeti uygulamayacağından nasıl emin olabilirsiniz?

Yukarıdaki haberi bana göre içinde hayvan sevgisinin çok olduğu dolayısıyla içi sevgi dolu insanların olduğuna inandığım bir sayfada olması anlamlıydı. Fakat haberin altına yapılan yorumlar ise beni dehşete düşürdü mü? evet düşürdü. Biz sevgimizi de şiddetle mi ifade eder olduk dediğim yorumlarda oldu, olumlu konuya değişik bakış açısı yapanlarda oldu.

Bazı yorumlar şöyle, yorumları yorumsuz olarak sizlerle paylaşıyorum;

Harika bir karar umarım emsal olur. Bazı pislikler bundan ders alır diyeceğim ama temennim bu yönde hiç bir savunmasız canlıya zarar verilmesin.şaka yaptın he gördün mü şakayı …

Çok iyi olmuş. Akıl sağlığı yerinde olmaya bilir. Öldürülmüş hayvanlar üzerinde şaka yapmak normal değil. Olursa çocuğuna acıdım şimdi. Bunun eline hiç bir canlı emanet edilmez.

İnşallah çocuğu olmaz. Belli sosyopat bir kişilik. Vahşetten zevk alıyor.

Bu kadının tedavi edilmesi gerekir ruh hastası olduğu kesin ….

Ruh hastası manyak az bile sana

Yetmez!! İdam !!

Şerefsiz Allah belanı versin kaltak

Bunu yağlı kazığa oturtacaksın

Dilerim Rabbimden bu pisliğe en büyük cezayı versin, insan kılığında tam bir şeytan.

Bir süre önce facebook’da biri kaplumbağalar hakkında bir yazı paylaşmıştı küçücük kaplumbağaları poşetliyorlar anahtarlık yapıp satılıyor ve bu canlar can çekişerek iki aydan sonra ölüyorlar bunu okuduğumdan beri aklımdan bir an çıkmadı bunun için bir şeyler yapılmalı ne olur ne yapabiliriz ger zekalı biraz işkence görse iyi olurdu empatisi gelişirdi

Sevgi dolu sayfada sevgiyi savunurken şiddet içeren yorumlar. Dedim ya Biz sevgimizi de şiddetle mi ifade eder olduk.

Sevgi paylaştıkça daha güzelleşiyor. İNSAN en çok sevdiği zaman İNSAN oluyor.

(Makalenin içinde bahse haberi okumak için : http://www.bilgblog.com/ceza-olarak-kaplumbaga-bile-besleyemeyecek/ )

 

Fedai Çakır

3 Eylül 2016, İstanbul

 

ÖLÜMLERLE BARIŞIK OLMA

gaziantep patlaması

Her yerde bombalar patlarken telaşlanır anne ve babalar sanki kendileri yanlarında bomba patlasa ölmeyecekmiş gibi.

Anne olmak Baba olmanın gereğidir kendini değil evladını düşünmek. Evlat dışarıdayken içinde hep bir kaygı var ise işte o zaman yaşanmaz bir topraklardasındır.

Bu topraklara anneler babalar askere gönderdiği kınalı Mehmetçik için kaygılanmıştır her daim, bu memlekette anneler babalar 18’ini doldurmuş başka şehirde üniversite okumaya giden kızının, oğlunun kaygısını yaşamıştır.

Anne, baba olmak daha da zordur bu memlekette artık. Bakkala gönderdiğin evladın için de kaygılanırsın artık, arkadaşları ile dışarı çıkan oğlun  yada kızın için de kaygılanırsın. Kaygıların sonu yok gibidir artık düğüne giden amcan, teyzen, akrabaların komşuların için de kaygılanmalısın.

AVM’lerden uzak dur, kalabalık caddelere girme, toplu insanların olduğu yerden kaçın vs. mümkünse insanlardan kaç der gibi patlar memleketimde bombalar.

Uzaklar diye bir yer varmış, herkes oraya gitmek istiyor o uzaklarda insanlar daha azmış gibi gelir insana, sanki oralarda daha çok huzur ve mutluluk varmış gibi, hani o uzaklarda insanlar hep mutludur.

Uzak yakın fark yoktur aslında yaşadığımız yerlerin. Yaşadığımız yerleri cennette yapan da, cehennemde yapan da biz insanlarız.  “Rüzgar eken fırtına biçer” derya ata sözü. İşte tamda öyle Rüzgar ektik şimdiye kadar.  Şimdi ise Fırtınası bizi yerden yere vuruyor.

Yıllarca PKK ile savaşan bir ülke sınırlarını bu kadar hoyratça açmalıydı, milyonlarca insanı kontrolsüzce kendi topraklarının içlerine göndermemeliydi. Bunları ilk kez bu gün yazmıyorum ayrıca bunlar ilk söyleyen yada yazanda ben değilim. Bir çok insan benim gibi düşünüp dillendirdi. Aklın yolu bir aslında.

Etrafınız bir çok terör örgütü, marjinal gruplarla çevriliyse bu kadar rahat geçit vermemelisiniz insanlara. Verirseniz işte buna Rüzgar ekme deniyor.

Milyonların içinde kaç tane radikal marjinal insanlar girdi ülkemize, kaç terör grubu hücreler oluşturdu ülkemizde. Kaç patlamaya hazır canlı bomba var topraklarımızda? Hepsi birer ? olarak kalacak şimdilik.

Son zamanlarda sık sık parklarda rast geldiğim yeni bir gençlik var 14-15 yaşlarında. Türkçe konuşmuyorlar belli ki ayak uydurmaya çalışıyorlar yeni geldikleri bu topraklara. Etrafları zengin paralı Türk vatandaşları ile dolu en azından onlardan zengin. Bu gençlerin eğitimleri desen eğitimler yetersiz, bu gençlerin gelecekte iş bulma ihtimali mi desen yok denecek kadar az.

Sorarım size bu gençlerin kaç tanesi düşecek marjinal, radikal grupların eline.

Masum insanlarımız her gün ölüyor, askerimiz polisimiz her dakika zayiat veriyor, içten dıştan düşmanlar altımızı oyuyor, bizler ise inanın hala rüzgar ekmeye devam ediyoruz.

Anneler babalar hadi evlatları göndermediler avm’lere, kalabalık sokaklara, işe, bakkala düğüne. Korudular onları bombalardan mermilerden.

Bombalar patlayacak, mermiler sıkılacak kahpece, babalar analar evlatsız yada evlatlar babasız anasız kalacak.

Ölümleri kanıksama Türkiye’m.

 

Fedai Çakır

22 Ağustos 2016, İstanbul