Kategori arşivi: Genel

KUMRULARA SORDUM

Sığırcıkla dans
Sığırcıkla dans

Şu an oturduğum eve büyük Marmara depreminden sonra taşınmıştım. Depremden sonra yapılan evlerin daha sağlam olduğunu hepimizin öğrendiği yeni bilginin verdiği bir taşınmaydı bu.

Evin başlıca özelliklerinden biri yeni yapılmış olması ve ilk kiracısı benim olmam. Bunun dışında arka tarafı Kuzeye bakmasıdır.  Kışın Kuzeyden esen rüzgarlar evin ısınma sistemini yetersiz bırakabilir ev soğuk olur diye o tarafın pencerelerine pervazlar yaptırmışlar. İplerinden çekince tüm pencere bir anda kapanıyor  ve evin içi bırakın soğuk almayı ışık bile almıyor.

Gel zaman git zaman derken Kuzeye bakan yatak odamın davetsiz misafirleri oluşmaya başladı. Uzun gagalı, siyah tüylü, çok ses çıkaran emin olamamakla beraber gökyüzünde dans eden sığırcık türü kuşlardı bunlar. Ben bu kuşlara Eyüp Sultan’da akşam gün batımında gökyüzünde yaptıkları danslardan bilirim.

Penceremin pervazına yuva yapan bu kuşların yuvalarını pervazın iç mekanizmasına yaptıklarından o günden sonra yuvaları bozulmasın diye o pervazlar bir daha aşağı yukarı çekilmediler. Bir kısmı açık bir kısmı kapalı yarım yamalak hala durmaktadırlar.

Baharın gelişinin müjdelendiği günlerde bu misafirlerim her yıl artarak, penceremi ziyaret etmeye başladılar. Günün aydınlanmaya başladığı saatlerde yatak odamda onların şakırdamasıyla güne erken başlıyorum. Kuşları elbette tek takip eden ben değilim. 10 yıldır hayat arkadaşım, kedim Chanel’de sabahın ilk ışıklarında onları izliyor. Tabi izleme şartlarımız ayrı. O içinde ki avcılık güdüsü ile izlerken ben sevgi ile onların üreyip doğaya geri dönmelerini takip ediyorum.

Sığırcık kuşlarının yatak odamın penceresini işgal etmelerinden birkaç yıl sonra bir sabah yine Kuzeye bakan mutfak penceremin iki güzel misafirinin olduğunu fark ettim. Bunlar bir çift Kumru kuşuydu.

Sığırcık kuşlarının cazgır çığırtkan, hızlı, ürkek öfkeli yapılarına karşım bu iki Kumru son derece nazik, soylu, asil ve sessiz yapıya sahipti. Sesini günde birkaç kez eşini çağırırken duyabiliyordum. Oda muhteşem bir beste tadındaydı.

Mutfağı sık sık kullanma ihtiyacımdan dolayı cama ister istemez çok yaklaşmak zorunda kalıyor ama asla onlar oradayken pencereyi açmıyordum. Her cama yaklaştığımda yumurtasının üstünde yatan çiftlerden biri ile göz göze geliyor, sevgi ile birbirimize bakıyorduk. İşte ilk sene beraberce yavruyu büyütüp penceremden uçma zevkini yaşamıştım.

Sonra yıl kışa ve tekrar bahara döndüğünde yine aynı çiftin pencereme geldiğine şahit olmuştum. Gözlerinden onları tanıdığımı söylesem abartmış olmam. O sene iki yumurta yapmışlardı ama üzücü bir şekilde bir zaman sonra yumurtalardan birinden yavrunun ölü çıktığını gördüm diğerini de terk mi? etmişlerdi anlayamadım. Çok üzülmüştüm kafamda bin bir düşünceler dolaşıyordu. Onları yakından tanımak istemiştim.

Tanıdıkça ne muhteşem kuşlar olduğunu anladım, onlar aşk’ı, sevgiyi, aile olmayı temsil eden bir türdü.

Yaptığım araştırmalarda kumruların tek eşli olmalarına, bırakın tek eşliği eşi ölenin bir daha başka eşe sahip olmadığına, yuvalarını her zaman aynı yerde yapıp çocuk kumruları hep güven duydukları o olanda yetiştirdiklerini öğrendikçe şaşkınlığımı gizleyemedim.

Kumrular aşk’ın sevginin, aile olmanın temsili idi benim için.

Yine kışa dönüp, baharın gelmesiyle önce sığırcıklar pencereme gelmişlerdi, sonra ise iki kumrum. O bahar bir yavru büyüttük mutfağımın penceresinde göz göze gelerek. Sonra onların bir yılı daha yaşamak için uzaklaşmalarını seyrettim.

Penceremdeki yavrı Kumru
Penceremdeki yavrı Kumru

Bir haftadır sığırcıklarım daha gürültülü ve kalabalık olarak yatak odamın penceresinde sabahları bizi uyandırıyorlar, bu gün ise gagasında birkaç dal parçası ile mutfağımın penceresindeydi kumrularım.

Bu sende de ayrılmamış benim Kumrucuklarım….

Birde aman diyeyim Kumruları vurmayın, onlar eşlerine bağlıdırlar unutmayın. Etini yememek daha iyidir. Bir lokma et için, eşinin ömür boyu mutsuz olmasına sebep olmuş olursunuz.

Not: Çok hoş bir Kumrular üzerine bir yazı da paylaşmak isterim. ESAT SÖNMEZ yazmış kendisini tanımam ama oda benim gibi Kurularla yaşamış. http://blog.milliyet.com.tr/bu-bir-kumru-oykusudur/Blog/?BlogNo=65293

 

 

Fedai Çakır

3 Nisan 2016, İstanbul

Zeki Müren’den birde şarkı dinleyelim.

YAŞ ALMAK

Vincent-van-Gogh-Doctor-Gachet-631.jpg__800x600_q85_crop

Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “YAŞLILAR HAFTASI” olarak kutlanmaktadır.  Kişisel olarak elimden geleni yıllarca yapmaya çalıştım. Alzheimer Vakfı (İstanbul), Geriatri Vakfı (Ankara) gibi kurumlarda gönüllü olarak çalışmalar yaptım. Farkındalık yaratmak adına  birde kısa film çekmiştim “Yaşlılığın eee Hali” diye.

Arada yazdığım birkaç şiir olur.

Yaşlanmak insanoğlunun hep korkulu rüyası olmuştur. Ancak Alzheimer Vakfı’nda çalışmaya başlayıp da yeni hayatlar tanıdıktan sonra, belki insanların bu hastalığa belki dikkatini çekebilirim, diye bir şiir yazmıştım.

Bu özel hafta bu şiirimi sizlerle paylaşmak isterim.

YAŞLANMAK İSTEMİYORUM ANNEM

Korkuyorum,

Fersiz bacaklar,

Oksijene hasret ciğerler

Tatsız tuzsuz  yemekler

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

 

Korkuyorum,

Titrek eller,

Anlamsız kelimeler,

Unutulan dünler,

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

 

Korkuyorum Annem,

Sabah yabancı bir kadınla uyanmaktan

 

Korkuyorum Annem,

Evin içindeki bir yabancıdan

 

Korkuyorum Annem

Sevdiklerimi unutmaktan

 

Yaşlanmak İstemiyorum Annem

(Alzheimer hastalarına ithaf olunur)

Son söz:

Büyük Atatürk ne demiştir “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.”

 

Fedai Çakır

27.03.2016, İstanbul

KİN TOHUMU

aha

Terör vurdukça düşünüyor insanlar, bir insan nasıl olurda canlı bomba oluyor da kendini patlatıp masum insanları öldürüyor.

Bende üzerinde düşünüyorum, benimde sorguladığım bir konuydu bu konu. Sonra anladım ki bu insanların içine ekilmiş “Tohumların” nedenleri idi yaşananlar.

Sıradan bir insanı, sıradan insan görmemizi engelleyen “Tohumlardı” bu içimize ekilmiş tohumlar.

Bir Alman’ın içine ekilmişti “Kin Tohumu” Yahudiler ölmeli.  Alman masum Yahudi ölümlerine suskun kalmıştı.

Bir İsraillinin içine ekilmişti “Kin Tohumu” Filistinliler düşman. İsrailli masum Filistinli ölümlerine üzülmemişti.

Kendini daha çok Müslüman sayan kadın çıktı, İstiklal’de yaralan masum İsrailli için “Keşke ölseydi” dedi. Bunu dedirten içine ekilen “Kin Tohumu” değimliydi.

İngiliz dedi, Irak’ta, Suriye’de Müslümanlar ölsün, Fransızlar dedi haklısın ölsün, İtalyan durur mu? oda katıldı tabi ki ölsün, Almanlar ölümleri normal olsun, Amerikalısı dedi ki ben karışmıyorum ama ölürse de ölsün.

Dünya’da oluşmuştu içi “Kin Tohumu” dolu milyarlarca insan.  Orta Doğuda ölümlere sesiz kalan.

Benim güzel ülkemde,  benim tespit ettiğim yerel KİN TOHUMU çeşitlerimiz şunlar:

  • Kürt,
  • Alevi,
  • Sunni
  • Şii,
  • Ermeni
  • Yahudi,
  • Hıristiyan,
  • Rum,
  • Atatürkçü,
  • Laik,
  • İçki içen,
  • Beynamaz,
  • Başörtülü,
  • Dinci,
  • Yobaz,
  • Aşırı muhafazakar,
  • İktidar yanlısı
  • Muhalif

Canlı bombaların içine ekilmiş olan “Kin Tohumu” da “Türkler”  ve  “Türkiye”

Bazılarımızın içinde yukarıda yazdığım ve yazmayı unuttuğum “Kin Tohumu” var ise ve bu bazılarımız, yaşanan bazı ölümleri, bu şekilde kendi iç dünyasında hafifletip bu masum ölümlere kayıtsız kalabiliyor.

Canlı bombaları hazırlayıp gönderenler, canlı bombaları eğitenler o canlı bombanın içine ekiyordu “Türkler”  ve  “Türkiye”  “Kin tohumunu”

Bu “Kin Tohumu” ekili olan bazı kesimler var ki onlarda bu şekilde iç dünyalarında bu masum ölümleri hafifletip duymazdan geliyor ve sevinebiliyorlar.

İnsan olan insanlığından utanır. Utanan insan, içinde ki tohumun çeşidine bakmaz. İçinden söküp atar.

İnsan olan insan, içine ekilecek tohumların, sadece sevgi, vicdan, merhamet ve barış tohumlarının ekilmesine izin verir.

Fedai Çakır

19 Mart 2016, İstanbul

AĞLA

12033521_10206118155367968_1439766831_n

İstanbul’da bu gün

Sert esen rüzgarlı fırtına

Gökten ağlarcasına yağan yağmur

 

Ne oldu İstanbul,

Dün sıcaktın, parlak ve güneşli

 

İstanbul bu gün

Ağlıyor, hıçkıra hıçkıra

Böğüre böğüre ağlıyor

 

Ne oldu İstanbul,

Dün neşeli, şen şakraktın

 

İstanbul bu gün

Gönülden bağlı olduğu

Anakarasına ağlıyor….

 

 

Fedai Çakır

14 Mart 2016, İstanbul

ÇİŞ ÖNEMLİDİR

cis

Ünlü mega starımızın “çişim geldi” sözleri ile bu yazıya başlamak en iyi seçimdir diye düşünüyorum. Tarkan’ın dediği gibi çiş geldi mi beklemek mümkün değildir, çiş önemlidir vücuttan atılmalıdır. Hele birde erkek iseniz çişinizi tutmak ileride ciddi sağlık problemine de açabilir. Prostat kanseri olmanız mümkün olur.

Nerelere işemedim ki, araç kapısını kendime siper edip otoyol kenarlarına, parklarda ağaç diplerine, fındık bahçesinde kuytu bir yere, dere kenarlarına, dağ başında herhangi bir taşın kenarına. Ama en çok da camilerin tuvaletleri yetişti imdadıma.

Bir Müslüman olmayan ülkelerin topraklarında çişiniz geldiğinde en önemli seçeneğinizden yoksun olursunuz. O yüzdendir en gelişmiş büyük metropol şehirlerinin sokaklarında duvar kenarlarına, ağaç dilberine işeyen insanları görme oranınız yüksektir. Bizde ise bu oran Camilerimiz ile abdest alma ve abdest öncesi taharet giderme kültürü ile camilerimizin tuvaletleri oluşmuş ve çok da iyide olmuş.

Geçenlerde sınıf arkadaşım, kankam, en eski yerenlik yaptığım dostum Cihat’ın orada takıldık biraz. Zaman ilerlemiş gecenin ilerleyen saatlerine doğru eve gitmek için ayrıldım. Birden Çiş’in sıkıştırmaya başladığını fark ettim. Yolumun üstün de “İslambey Camii”nin tuvaletine gideyim dedim. Tadilat dolayısıyla kapalıydı. Hemen 500 metre aşağıda ki Kasım Çavuş (Eski yeni) camiye koşturdum. Orasının da kapılarını kapatmışlar dükkanın kapısında koca kilit var gibi karşıladı beni. Tek çare kaldı 500 metre aşağıda Eyüp Sultan Camii’nin tuvaletlerine yetişmek. Öylede yaptım.

Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Eyüp’te Eyüp mezarlığının bütün mezar taşlarını, Eyüp Sultan Camii’nin bütün çevresini adım adım karış karış biliyorum. Eeee bir yerin yerlisi olunca tuvalet içinde camii tuvaletine gelmek saçma oluyor. Saçma ama bu gece bu ihtiyaç olmuş bende gelmiş idim. Benim bildiğim hatırladığım tuvalet çok değişmiş elbette.

Önce uzun parke taşlı yolsan yer altına doğru hafif eğilimli parke yolsan ulaşıyorsunuz tuvalete. Sizi iki vezne karşılıyor biri kadınlar tuvaleti diğeri erkekler tuvaleti. Çiş önemli ama parayı vermeden kaçmaktan önemli değil elbette. Çişten önce paranın tahsil edilmesi daha önemli. Son sıkıntısını kasıklarınızı sıkarak vezneye parayı uzatıp “dit” sesi ile açılan dönerli bariyerden koşa koşa tuvalete atıyorsunuz kendinizi.

Rahatlamanın verdiği etki ile kafanız çalışmaya başlıyor. Gözünüzün önüne o sıkıntılı durumda veznenin camında yazan 1.25 TL yazısı geliyor. Evet evet yanlış okumadınız ekmeğin bile 1 TL olduğu bir ülkede Eyüp Sultan Camiinde işemek 1.25 TL mal oluyor size.

Yılda milyonlarca insanın ziyaret ettiği, hatta halk arsında Eyüp Sultanı ziyarete ettiğinde yarı hacı sayılırsın diye esprilerin, takılmaların yaşandığı kutsal sayılabilecek bu mekanda özel bir isme ait olduğunu çalışma ruhsatında okuduğum bu tuvalette işemek 1.25 TL.

Peki 1.25 işemek istemez iseniz ne yapabilirsiniz. Size da ucuza nasıl işeceğinizi anlatayım. Ana caddeden İslam Beye doğru yürüyün 500 metre yukarda iki kardeşten birinin yaptırdığı Kasım Çavuş Camii’nde 1 TL ye işeyebilirsiniz, yine Eyüp meydanında ışıklarda bulunan diğer kardeşin yaptırdığı Sofu Karaali Camii’nin tuvaletinde de 1 TL’ye işeyebilirsiniz. Üşenmez iseniz tadilattan çıktığında yaklaşın Eyüp Sultan Camii’ne 1 km uzaklıkta İslambey camii’nin tuvaletinde 0,75 kuruşa çişinizi yapabilirsiniz. Ama dikkat edin bu camilerin tuvaletleri ve bahçeleri geceleri kapanmış oluyor. Malum hırsızlık olaylarından dolayı. (%99 Müslüman olan bir ülkede Camilerde hırsızlık da neyin nesidir?)

Farkındayım çok “ÇİŞ” kokan bir yazı oldu.

Kapitalizm 0,50 kuruşa içtiğin, yada bedava içtiğin suyu 1.25 TL çıkmasını sağlayan bir yöntemmiş. Hem de nerede milyonlarca insanın ziyaret ettiği çişi gelen insanın çokça olabileceği bir yerde.

Fedai Çakır

13 Mart 2016, İstanbul