“Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filmi ile gündeme gelen Yazar
– Yönetmen Fedai Çakır, Filmin çekimlerini tamamladığı Bafra’da Dünya Çevre haftası nedeniyle bir plaket ile ödüllendirildi.
Bafra Kaymakamlığı tarafından Bafra için yaptığı çalışmalar, çevre ile ilgili yazdığı makaleler ve yaşamında çevre, doğa, hayvanlara karşı gösterdiği duyarlılıktan dolayı bu plakete layık görüldü.
Bafra Kaymakamı Halis Arslan ve Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin’den plaketi alan yönetmen Fedai Çakır, tören alanını dolduran çocuklara hitaben yaptığı konuşmada “Çocuklar ben sizlerin yaşındayken tüü der sakızları yere atardım, eminim ki sizlerin içinde de bunu yapanlarınız vardır. Kuş cennetine sahip olan Bafra’nın çocuklarına sakızın kuşlara için zararlı olduğunu” anlattı.
Sokak Köpekleri Bal ile Betty filminin vizyona girdiğini, Bafra’nın çocuklarının da filmi izlemeye akın akın gittiğini vurgulayan çakır, Bafra halkına teşekkür edip bu plakete kendisini layık gördükleri için gurur duyduğunu söyledi.
Malum siyaset, futbol deyince toplum olarak abartılı bir taraftarlık, siyasi görüş belirtmeler, en çok da ben bilirim havası toplumun her kesimine yaygın şekilde hakim olduğunu herkes ufak bir gözlemleme ile anlar.
Neden ise düşüncelerimizin sahibi biz olacağımıza sanki düşünceler bizim sahibimiz gibidir. Futbolda takım tutmanın fanatikliği belli oranda anlamaktayım Çocuklukta gelişir Galatasaraylı olmak (Galatasaraylı olduğumdan direk bu takımı telaffuz etmemde yazının bire bir anlatmak istediğini işaret ediyor). Fakat siyaset öylemi çoğu zaman gençlik yıllarında yada daha sonrasında bizlerin düşüncelerinde hasıl olur ve benimsediğimiz görüşü savunuruz. Lakin ne olursa olsun siyasette yanlış olan görüş ister kendimize yakın olan görüşte olsun yada başka görüşte olsun insanlar yanlışa karşı ortak duruş sergileyeceğine tam tersine siyasi görüşüm emretti diye o görüşün yanında savunmaya geçmektedir. Fanatizm gibi siyaset yapılmaktadır.
Bilenler bilir ben uzun zamandır siyaset yazılarını yazmayı bıraktım, bu yazımda bir siyasi yazı değil anlatmak istediğim işte bu takım tutma ruhu ve siyasi parti tutma ruhunun ayrımcı yapısı hayvan severler tarafında da oluşmuş durumdadır. Hiçbir konuyu sağ duyu, akıl ve vicdanla bakmadığımız gibi bu konuda da bir taraftan bakmaya devam ediyor adete hayvan sevme konusunda da bir eksi artı oluşmuş nötr ortak buluşma noktası oluşmamış maalesef.
Bunun en güzel örneğini siyasi ve futbol örneklerinin sergilendiği sosyal medyada görmek mümkün. Nasıl A partinin paylaşımına B partidekiler küfür hakaret ve acımasızca eleştiriler de bulunuyorsa, nasıl bir futbol takımın taraftarı diğer futbol taraftarını acımazsıca eleştirip, hakarete varan yazılarla söylemlerle karşılık veriyorsa hayvan severler arasıda da bu durum böyle olmuş.
Bir evcil hayvan grubunda bir paylaşımda bulunuyorum. Kutu içerinde tavukçunun önünde uyumuş bir köpeğin fotoğrafı. Not yazıyorum paylaşımda “Kutu kutu pense bu bi güzel yense.. Bafra sokaklarından tavukçunun önü. Tavukçunun bakımı ve himayesinde.Tek gözle de beni seyrediyor.” diye
Bir yorum geliyor altına şu şekilde yazıyor. “Yapıyorsun bi iyilik hakkini ver bari. Çok mu? zor güzel bi yuva hazırlamak. Yinede Allah razı olsun.”
Bu güzel köpeğe yuva hazırlamak elbette zor değil lakin köpek tavukçuyu ve orada ki esnafı zaten kendine yuva bellemiş oradan yıllarca ayrılmıyor. Kaldı ki köpeğin doğasında bir yeri mekan bellemek ve orayı koruyup kollamak var.
Yukarıda ki yorumu yazan arkadaş aslında yorumda bana göre gereksiz ama yinede acımasız olmayan bir yorum yazmış. Bir çok kişi sadece kişisel duygu yüküyle acımasız yorumlar da bulunabiliyor. Bunun da nedeni bana göre sosyal medyada çok fazla hayvanlara şiddet videolarının yer alması. İnsanlar sokakların hayvanlar için tamamen güvenilir olmadığı yönde düşünüyor. Halbuki bütün insanlar esnaflar kötü değil ve sokaklarda bu canlarla yaşayan, onlara bakan güzel insanlar var.
Kişisel olarak sokak hayvanları konunda;
Kısırlaştırmaya karşı değilim, aşırı üremenin daha çok telef olan sokak hayvanlarına yol açaçagını düşünüyorum. Tabi ki bu üremenin tamamen olmasın soyları tükensin anlamında anlaşılmasın.
Barınaklara da karşı değilim, ama bu barınakların hepinsin düzgün olduğu her barınakta düzgün işler yapıldığı anlamına gelmiyor. Barınakların iyileştirilmesi, mümkünse gönüllülerle ortak işletilmesi,sadece rehabilitasyon ve tedavi amaçlı olması bir hayvan hapishanesi olmamsının sağlanmasının gerektiğine inanıyorum.
Hayvanların sahiplendirilmesine karşı değilim, aslında özellikle köpeklerin serbest alanlarda istedikleri gibi özgürce yaşamsı taraftarıyım. Bir apartman dairesin de hapis olmuş köpekler yerine sokaklarda temiz sağlıklı koşullarda yaşam hakkı verilmiş, toplum tarafından kabul görmüş hayvan sevgisi ile ortak yaşamamız gerektiğinden yanayım. Var olan koşullarda elbette sahiplenip sokaklarda şiddet yada ölümlerle karşı karşıya kalmamsı için apartmanlara bile razıyım.
“Bir film çektim ve sloganımız şu olmuştu. “Sokak hayvanlarını sevmeyebilir siniz ama onlara yaşam hakkı vermelisiniz.”
Sokaklarda hayvanların insanlar ile yaşayabilmesi, özgürce sağlıklı ve beslenme imkanlarını sağlanması için önce birbirimizi sevmekle, sonra hayvanları ve bütün canlıları sevmekle olacaktır. Ama öncesin de birbirimize hoş görü, saygı ve eleştirmeden de anlamaya çalışmakla olacaktır.
Fikirlerinize katılmıyor olabilirim, sizde bana katılmıyor olabilirsiniz ama en az sizin kadar sokak hayvanlarını seviyor ve onlara yaşam hakkı verilmesi için mücadele ediyorum.
Son söz Goethe’den gelsin; “Bir semtin sokak hayvanları, sizden kaçmıyorsa orada yaşayın. Çünkü komşularınız güzel insanlardır.”
Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “YAŞLILAR HAFTASI” olarak kutlanmaktadır. Kişisel olarak elimden geleni yıllarca yapmaya çalıştım. Alzheimer Vakfı (İstanbul), Geriatri Vakfı (Ankara) gibi kurumlarda gönüllü olarak çalışmalar yaptım. Farkındalık yaratmak adına birde kısa film çekmiştim “Yaşlılığın eee Hali” diye.
Arada yazdığım birkaç şiir olur.
Yaşlanmak insanoğlunun hep korkulu rüyası olmuştur. Ancak Alzheimer Vakfı’nda çalışmaya başlayıp da yeni hayatlar tanıdıktan sonra, belki insanların bu hastalığa belki dikkatini çekebilirim, diye bir şiir yazmıştım.
Bu özel hafta bu şiirimi sizlerle paylaşmak isterim.
YAŞLANMAK İSTEMİYORUM ANNEM
Korkuyorum,
Fersiz bacaklar,
Oksijene hasret ciğerler
Tatsız tuzsuz yemekler
Yaşlanmak İstemiyorum Annem
Korkuyorum,
Titrek eller,
Anlamsız kelimeler,
Unutulan dünler,
Yaşlanmak İstemiyorum Annem
Korkuyorum Annem,
Sabah yabancı bir kadınla uyanmaktan
Korkuyorum Annem,
Evin içindeki bir yabancıdan
Korkuyorum Annem
Sevdiklerimi unutmaktan
Yaşlanmak İstemiyorum Annem
(Alzheimer hastalarına ithaf olunur)
Son söz:
Büyük Atatürk ne demiştir “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.”
Yaşlanmak insanoğlunun hep korkulu rüyası olmuştur.
Ancak Alzheimer Vakfı’nda çalışmaya başlayıp da yeni hayatlar tanıdıktan sonra, belki insanların bu hastalığa belki dikkatini çekebilirim, diye bir şiir yazdım.
Siz de bana katılıyorsanız lütfen bu şiiri yayalım…
Yazar, Yönetmen, Televizyoncu, Gazeteci, Tiyatrocu, Yayıncı, Oyuncu, seo, Sosyal medya uzmanı, v.s. İşte….. "İNSAN" ol yeter aslında…. KEDİ BABASI… Sokak Köpekleri BAL İLE BETTY’nin dedesi