Etiket arşivi: Macaristan

İNSANLAR KENDİLERİNE BENZEMEYENİ İNSAN OLARAK KABUL ETMİYOR

e1fa67_537a933d39cc4a7ebd48a0ccf8bf138a

Mülteciler Avrupa kapsına dayandı hem de bu güne kadar hiç olmadığı kadar çok dayandı.

Benim ülkem de adım başı Arapça konuşan, yada Kürtçe konuşan mültecileri görmeniz mümkün. Suriye ve Irak ağırlıklı bu mülteciler genellikle büyük şehirlere yayılmış durumdalar. Maddi imkanları elvermemiş yada kamplardan kaçmayı başarmamış resmi makamların verdiği iki milyondan fazla mültecilerin dışında olan insanlar bunlar.

Türkiye mecburiyetten ve çaresizlikten bu insanlara ev sahipliği yapmakta ve artık bir çoğunun geri dönmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bir çok şehirde yakınılan bir konu ise mültecilerin sigortasız, kaçak ve ucuz iş gücü olarak kullanıldığı yönünde.

Fransa’nın Almanya’ya yönelttiği suçlama ise aynen şöyle idi. “Almanya ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için mültecileri kabul ediyor”. Almanya da Tren istasyonunda göçmeleri karşılayanlar “hoş geldin” pankartları ile karşılanmaları seyredince 50 yıl önce ilk Türklerin Almanya’ya gittiğinde tren istasyonunda karşılanmalarını andırdı bana.

Ortadoğu politikaların da iki yüzlü davranan Avrupa devletleri, mülteci konusunda da iki yüzlü davranıyor. Mültecilerin sığınma taleplerinin ne kadarı kabul oluyor. Bir çok Avrupa ülkesin de neredeyse %90 red yiyor.

Bodrum’da sahile vuran bebeğin fotoğrafı, Macaristan’da polisten kaçan kucağında çocuğu olan babaya çelme atan kameramanın görüntüleri tüm dünyada vicdanları sızlattı. İnsan oğlunun hafızasının ne kadar çabuk unuttuğunu düşünürsek bu görüntüler unutulmak üzere. Lakin göçmenlerin sorunları devam edecek. Bu sorunlar hem kendileri için hem de gittikleri ülke için devam edecek.

Çözüm; savaştan, savaşı yaratan nedenlerden uzak durmak. Savaşı teşvik eden güçlerin oyunlarını görmek. Ülke olarak bizler yıllardır her konuda Amerika’nın işi, Avrupa’nın işi yada İsrail’in işi der dururuz. Nedense bu oyunlara gelmemeyi öğrenmek birlik ve beraberlikte yaşamayı öğrenmek aklımıza gelmez.

Kutuplaşmalar almış başını gidiyor. Dini, mezhepsel ayrılmalar, Irksal ayrışmalar, siyasi ayrışmalar ve öteleştirmelerde gösterdiğimiz aşırı reaksiyonlar bize toplum olarak bir şey kazandırmaz. Tek kazancı ayrışma ve bölünme olur.

Daha çok hoş görü, daha çok vicdan, daha çok ortak acıları paylaşmaları öğrenme zamanı geldi de geciyor bile.

Kimsenin oyununa gelmemek için daha çok oku ve araştır, sorgulamadan karar verme.

Ece Temelkuran’ın tespiti ne kadar doğru. Ne diyor;

Ben böyle öfke,böyle nefret görmedim bu ülkede.
İnsanlar kendine benzemeyeni insan olarak kabul etmiyor.
Ama en fenası herkes kendinden farklı olanın ölmesini istiyor artık.”

 

Fedai Çakır

10 Eylül 2015, İstanbul

AKRABA BAĞLARI (VİYANA KUŞATMASI)

e1fa67_3ceb95aa2ef64bf5907ed8285a6d8a3d

I.Viyana kuşatması ve II. Viyana kuşatması adıyla anılan bu savaşlarda başarısız olmanın temelinde korkunun verdiği birleşme vardır. Nasıl mı?

Son yıllarda Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu, Asya devletlerinde de heyecanla izlenen Muhteşem Yüzyıl dizisiyle akıllara yer eden Muhteşem Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman İlk kez Viyana kapınsa dayandığında hesaplayamadığı birkaç konu olmuştu.

Bunlardan biri Macar beylerinin nasıl hareket edeceğini kestiremeyişiydi. Macar beyleri Osmanlının desteklediği değil Ferdinand’ı kral seçmişlerdi. Ferdinand kimdi ve tarihin akışına bir bakalım.

1526’da Macar kralı Lajos II’nin, Mohaç‘ta ölmesinden sonra bazı Macar beyleri, Osmanlıların da desteklediği Erdel voyvodası Janos Zapolya‘yı kral seçtiler ve Osmanlı ordusu bu yeni kralın tahta geçmesinden sonra Macaristan’dan çekildi. Fakat, Janos’a rakip olan Macar beyleri, Alman imparatoru Karl V’in (Şarlken) kardeşi Ferdinand’ı kral seçtiler. Aynı zamanda Bohemya kralı ve Avusturya dükü bulunan Ferdinand, ölen kral Lajos ile akraba olduğundan, Macar krallık tacı üstünde miras yoluyla hak iddia ediyordu. Şarlken de, Ferdinand’ı gerçek Macar kralı olarak tanıdı ve Janos’u âsî ve din düşmanı ilan etti. Osmanlı ordusunun Macaristan‘dan geri dönmesinden sonra Ferdinand, Budin üstüne yürüyerek kaleyi ele geçirdi, yenilgiye uğrayan Janos kaçarak, kayınbabası olan Leh kralına sığındı.

Osmanlının daha aşiret / beylik olduğu zamanlar da güçlü devletlerden gelin alıp kendi yapısını sağlamlaştırması yıllarca devam etmiş ve bu sayede çok güçlü bir imparatorluğun kapılarını da aralamıştı. Yani akraba bağı önemliydi. Ferdinand da Avrupa’da güçlü akraba bağı olan bir kraldı.

Tarih kitapların da her ne kadar Topların getirilemeyişi ve kış şartlarından dolayı Osmanlı Ordusunun bir nevi Muhteşem Süleyman’ın geri çekildiği yazmış olsa bile asıl neden Viyana’ya yüz elli kilometre uzaktaki Linz’de bir Alman ordusunun toplanmış olmasıdır.

1.Viyana kuşatması ise Osmanlının tamamen maceraya atılan paşalar ve Padişah IV. Mehmet Han’ı politik manevralarla savaşa ikna etmeleriyle başlamıştı. Bu savaşın nedenleri haklılığı ne olursa olsun Viyana kuşatması Tüm Avrupa’nın Osmanlı korkusuyla birlik olmansa neden olmuş ve Viyana akın akın asker yardımı gelmeye başlamıştı. Avrupa Hıristiyan alemi olarak akraba olan devletler olarak ilk kez Osmanlıyı yenilgiye uğratmıştı.

İşte o günden sonra Osmanlı Devleti bir kez daha kendine gelemedi ve parçalandı. Gerileme devri denen devir bu savaştan sonra başlamış oldu.

Bu gün 50 yıl önce göçmen olarak Viyana’ya yerleşen Türkler mutlu mesut hakları olan insanlar olarak yaşıyorlar. Havalar ısınıp yaz ayları geldiğinde tek dertleri akrabaları oluyor. Akraba bağları onları Türkiye’ye çağırıyor.

Adil Elmas ve ekibi müthiş bir “İZİN YOLU” programı çekmişler. İzin Yolu güzel bir isim lakin başka bir isim ne olur denseydi ben Akraba Bağları adını önerirdim.

Bu yazıyı bu haber programını izledikten sonra yazmaya karar verdim teşekkür ederim Adil Elmas.

Sevgiyle kalın.

 

Fedai Çakır

28 Haziran 2014, İstanbul