Etiket arşivi: fedai çakır

NASIL OLUR DEMEKTEN KENDİMİ ALAMIYORUM

e1fa67_9a6ccd35657f445091464a658acf6b35

Bu gün gencecik bir arkadaşımın (32 yaş) vefat ettiğini sosyal medya üzerinden yazan arkadaşımın paylaşımından öğrenmiş oluyorum.

Ölüm nedeni kalp krizi diye açıklanmış. Nedeni ne olursa olsun cinayet, kaza vs gibi olaylar dışında olan ölümlere tıp doğal ölüm diyor. Soruyorum size bunun, 32 yaşın da kalp krizi geçirip ölmenin neresi doğal.

Ülke psikolojisinin iyice bozuk olduğu şu dönemlerde kendi namına düşen gencecik arkadaşımın kaybetmenin travması ile iyice kendimden geçiyorum.

İşte doğal olan bu; yani psikolojimin yerle bir olması ve gözlerinin dolması.

Doğal olan, doğal olmayan ama sıradanlaşan o kadar kötü yaşanan olaylar var ki hayatımız da.

Hanginiz şahit olmamıştır ki zamansız gelen ölümlere. Zamansız diyorum çünkü doğal olmayan ölümler bunlar.

Kalp krizi, kanser diyerek açıklanan tıbbi terimler ile doğal ölüm olarak açıklanan ama doğal olmayan bu ölümler de gencecik insanların toprağın altına girdiğine şahit olmayanımız, duymayanımız var mı?

Yok dediğinizi duyuyorum.

Bu gün bir kez daha sorguladım hayatımı.

Mal mülk, para pul, iş vs gibi nedenlerle gelip geçen ömrümüzün ne kadar da basit ve dünya üzerinde arkamızda bırakacağımız şeyler için harcanan ömürler olduğunu fark ettim.

Bir çoğunuz da benim gibi kendinizi sorguladığını, aman dünya malı mülkü için yaşanır mı deyip de bana hak verdiğinizi biliyorum. Bir bildiğim ise; bir gün sonra bu düşündüklerinizi unutacağınızı tabi.

Nasıl oluyor da bizler bir gün sonra hayata hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor ve yanlış olduğunu bile bile yine aynı hayaller ve amaçlar için yaşamımızı yok etmeye devam ediyoruz.

Uzun zamandır kendime yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum; para mal mülk odaklı değil yaşamak, sevgi ve doğa odaklı bir hayat.

Daha çok sevgi dolu bir düşünce, daha çok hoş görü, daha çok doğal yaşam, daha çok paylaşımlı bir yaşam, mal mülk odaklı değil yaşamaya dair mutluluğa sevgi dolu bir yaşama yelkenlerinizi açın.

Doğal ölüm denilen ama doğal olmayan bu ölümler sizi yakalamadan.

Nasıl olur demekten kendimi alamıyorum dememek için.

Fedai Çakır

29 Mart 2015, İstanbul

 

(Güray; Nasıl olur demekten kendimi alamıyorum… Öldüğünü kabul edemeyen bir yanım rahmet diletmiyor sanki dilime. Kabul etmese de bir yanım yokluğunu gerçekler buz gibi yüzüme yüzüme vuruyor bu gün. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.)

GÜZEL ANLAM İFADE EDEN KELİMELER

e1fa67_a5561dd80e8b40c4b92b0a89ea4db7ca

Babıali (Cağaoğlu), Kapalı Çarşı esnafının için de çok ecnebi (1) vardır. Ermenisi, süryanisi, Yahudisi vs. Bu esnaflar bir Türk’ün, Müslüman’ın dükkanına girdiğinde “Selamün Aleyküm” diye kapıdan girerdi. Cevap olarak da genelde oo merhaba …….. Efendi, hoş geldin diye karşılık alırdı.

Ecnebi vatandaşlarımız “Selamün Aleyküm” kullanmasının en temel nedeni saygı ve sevgi göstermesinden di. Esnaflar arsında gizli bir sevgi ve saygının temsiliydi.

“Selamün Aleyküm” Allah’ın selamı alamamak olmaz duyarlığıyla büyüyen nesiler olduk hep.

Böylesine güzel ilkelerle büyüyen bu nesil’in geldiği son nokta

“Selamün Aleyküm” dışında selamlama kabul etmeyen bir kesim oluştu. Yok ben karşılaşmadım demeyin sadece dikkat etmemişsinizdir.

Merhaba, naber nasılsınız, ne var ne yok, nasılsınız gibi kelimeleri kabul etmeyen bir kesimden bahsediyorum. İlla “Selamün Aleyküm” demeniz gerekiyor yada onu diyene kadar size dikte eden bir anlayışla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bazıları da hiç duymazdan geliyor siz “Selamün Aleyküm” diyene kadar size cevap bile vermiyor.

Telefonda Alo yok, “Selamün Aleyküm” var. Ve sizinde öyle çıkmanızı bekleyen bir kesim. Peki bunun din ile alakası var mı? Elbette yok.

Komünizm en yaygın olduğu dönemlerde çok güzel bir kelime olan “Yoldaş” kelimesi birilerinin siyasallaştırması yüzünden kullanamaz olan bir kesim olmadı mı? Çünkü bu kelimeyi kullandığın da komünist yaftasını yiyor toplumda renk belli ediyordu.

Allahın selamını temsil eden “Selamün Aleyküm” siyasallaştırıp belli bir partinin kelimesi gibi telefuz eden ve ben bu partidenim dercesine sizlerin gözüne sokmaya çalışanlara duyurulur. Allah’ın selamını kirletmeyin. İslam dininin hoşgörü dini olduğunu hep söylüyoruz selamları almamazlık, duymazlıktan gelmek de neyin nesi. Ayrıca bu toplumda sadece Müslümanlar yaşamıyor değil mi?

Bana katılır yada katılmazsınız ama benim gördüğüm “Selamün Aleyküm” ile “Allah’a emanet ol” mısrası oldukça belli bir siyasi görüşe mal edilmeye başlanmış. Selamlamayı ve bu güzel mısrayı lütfen siyasete yem etmeyin.

Bırakın hepimiz ortak kullanalım.

Fedai Çakır

9 Mart 2015, İstanbul

1- Ecnebi kök olarak yavancı ülke vatandaşı anlamına gelmekle beraber. Bizde daha çok azınlıklar için kullanılan bir kelimedir.

SEVGİ DOKUNUŞU

e1fa67_d4cd9f8019ab4b4ba1d4f9e037bf89bb

Her canlının bir doğasal yapısı var. Bir çiçeğin, bir hayvanın ve insanların.

Doğal yapıda tek bir şey değişmez sevgi ile dokunulan yaşam her zaman kazanılmış yaşam oluyor. Sevgi ile büyütülen bir çiçek farklı güzel açıyor, sevgi ile sahiplenilen bir hayvan farklı tepkiler veriyor ve en önemlisi sevgi verilerek büyüyen bir insan barışçıl, sevgi dolu, saygılı, hoşgörülü ve bencil olmayan bireyler olarak topluma katılıyor.

Özellikle büyük şehirlerde, apartman ve site kültüründe evcil hayvan besleyen ile besleyemeyen insanlar arasında süre gelen bir tartışma hoşgörüsüzlük alıp başını gidiyor.

Bir tarafta gece koynunda uyumasına izin verdiği köpeği/kedisi’ni bir ebeveyn şefkati ile koruyup bakan insanlar bir tarafta türlü bahanelerle (pis, ısırır, tüyü dökülüyor, kokuyor, korkuyorum, alerjim var vs.) bu insanları dışlayan ve hayvanları yok etmeye çalışan insanlar.

İki tarafı da anlamaya çalışmak gerekiyor çoğu zaman lakin ön yargılar o kadar yıkılmaz duvarlarla örülmüş ki bir kesim diğer kesime diğer kesin bu kesime hoş görüsüz bakmaya başlamış. Her kesim kendini haklı görüp kendi tarafından bakmayı yeğliyor.

Pazar günü oğluma gittim çok özlemiştim özlemlerimi gidereyim dedim. Oğlum ile kız arkadaşı üniversite öğrencisi iki köpekleri birde kedileri var. İnnovia 2’de yüksek bir katta oturmaktalar.

Site içerisin de daha önce yaşanmış birkaç tatsız olayları var. Ve sorunlar devam etmekte. Site yönetimi ne yapıyor bilmiyorum ama lakin güvenlik ve siteye bağlı temizlik elemanları evcil havyalara karşı son derece düşmanca tavırlar içindeler.

Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan geceyi onlarla geçirdim Gece ise köpekler ve kediler koynumda uyuduk. Sokaktan alınan bu hayvanlar son derece sevgi dolu ve insanlara bağlı yaşamaya mahkumlar.

Ben çıkıp kendi evime dönmeye hazırlanırken oğlumla arkadaşı da bizde köpekleri gezdirelim dediler. Tam çıkacağız kısa bir haber yazmam gerekti onlar aşağı indi ben de haberi yazıp gazeteye gönderdim. Aşağı indiğim de köpekler geziniyor oğlumla arkadaşı da karşı komşuları gelmiş sohbet ediyorlar. Lakin başka kimse olmadığı gibi köpekler etrafımızdan asla ayrılmıyorlar.

Ana kapıdan hırsla yanımıza gelen güvenlik görevlisi arkadaş bir kabadayı nidalarıyla olgumun üzerine yürüyüp ben tasmalarını tak diye bağırmıyorum diye efeleniyor. Oğlumda genç ve haklı yanımda var sen bana bağıramazsın oradan takmıyorum ne yapacaksan yap diyor. Güvenlik görevlisi bir horozun nidasıyla diklenip neredeyse vuracak. Devreye ben giriyorum güvenlikli benimle geri tepiyor o horozlanması gidiyor ve elinde ki telsizle anons yapıyor

“acil… bilmem ne kodu”

Onlarca gelen özel güvenlikçiler sözlü ve itişmeleri ile karşı karşıya kalıyorum. Bir taraftan baba olarak oğlumu olaylardan uzak tutmaya çalışıyorum bir taraftan da onlara karşı kendimi korumaya çalışıyorum.

Bir anda başka köpek gezdireler, bina pencerelerinden sarkanlar deren olay karma karışık bir hal alıyor.

Hedef şirketinin güvenlik görevlisi: “Site yönteminin kararı var tasmasız köpek gezdirilmeyecek.”

Senin görevin dayılaşmak fırça atmak değil gel uyar uyarına uyan olmayıp takmıyorsa karşı taraf rapor tut. Site yönetimi yasal yollara başvursun.

Hedef şirketinin güvenlik görevlisi “site sakinlerinden devamlı şikayet alıyoruz.”

Doğrudur site sakinlerinden şikayet alıyorsunuzdur, hatta ben oradayken bir amca ile teyzede şikayette bulundu. Lakin köpek ve evcil hayvan sahipleri de site sakini unutma. Bu nedenle raporlarını resmi işlemlerini yap ki sana şikayete gelen site sakinlerine çıkar göster bak biz yaptık görevimizi yasal işlem başlattık diyebil ki sana kimse bir şey demesin.

Hedef şirketinin güvenlik görevlisi “seninle dışarıda görüşürüz hadi dışarı gel”

Sen nasıl bir adamsın güvenlik elemanımı dayımı üzerinde ki üniforma ve yasal zemine güvenerek karşındaki insanı tahrik edip sana vursun diye bekledin ama provokasyona kimse gelmedi şükür.

İnnovia 2 site elemanı “tasmasız köpeği ben sokak köpeği sayar kafasına sıkarım

Sevgili arkadaşım elini birde beline attın ama sokak köpeğini de vurmak suç ve zalimce kaldı ki senin bu lafların ruhsal bozuk insanların silah taşımaması gerektiğine bir kez daha işaret etmiş oldu.

Olayı çıkaran güvenlikçi olayların bir çoğunda ortadan kaybolmuş du, olaya dahil olan köpek sahipleri “köpek gezdirme yerinin çamur ve ufacık odlunu, vahşi tabiatı olan köpeklerin zaten tasmasız gezdirmediklerini, tasmasız gezenlerin ise uysal odlunu onlara azıcık sevgi ile yaklaşsanız anlayacaksınız, sizi nasıl çocuklarınıza titriyorsanız bu havyalarda bizim çocuklarımız gibi” bizi anlayın mesajını verdiler.

Küçük çocukların ailelerin gitme dur demelerine karşı köpekleri seven onlarca çocuk vardı o gün o kargaşanın için de birde 65 yaşına gelmiş köpekten korkan amca. Yani kısaca korkuda bizlere ait bir duygu sevgi de.

Korkuyu aşmanın yolu ise sevgili ile yaklaşmak.

Bir temizlik görevlisi köpeğinin dışkısını almayan kadına hanımefendi neden toplamıyorsunuz dediğinde sizlere boşuna mı para veriyoruz temizlik görevlisini işi ne diye tepelerden bakan anlayışı da elbet kınıyoruz. Köpeğe sıkarım diyen site elemanını da, efelenen güvenlik görevlilerini de kınıyoruz. Daha önemlisi bu tiplerle aynı havayı solumak bile istemiyoruz.

Hayvan besliyor isen hayvana verdiğin sevgiyi insana da ver, hayvanlara gösterdiğin saygıyı insana da göster, hayvan beslemiyorsan da evinde ki çocuğa, patronuna amirine gösterdiğin saygıyı sevgiyi hayvan besleyenlere de göster.

Aslında tek ihtiyacımız her kesim için “Sevgi Dokunuşu”

 

Fedai Çakır

2 Mart 2015, İstanbul

MAYIN TARLASI

e1fa67_8a7ff42b30564e6796c1fd42880c025a

Bir kadın için yaşadığı bu topraklar “MAYIN TARLASI” olmuş

Canlılar arasında kutsallık mertebesi verilseydi sanırım bu mertebeye en çok kadınlar layık olurdu.

Bir erkek olarak kadınların yaşadığı hayatı yaşamak onların verdiği mücadeleyi vermek beni tam manasıyla yorardı. Hele de çalışan bir kadın ise yaşamı daha da zor.

Ev ahalisi için de evde en son yatan ve en erken kalkan bir anne düşünün. Evin tüm temizliğini, çocuğun bakımını, eşinin giyiminden kuşamından tutunda tüm fantezilerine karşılık veren bir kadın.

İşe yetişip işinde verilen görevi neredeyse kusursuz yapan bir kadın. Bu ve buna benzer kadınlar etrafımızda çok. Belki eşimiz, belki kardeşimiz, ablamız, belki de annemizdir şu an. En kötü ihtimalle akrabamız yada komşumuzdur bu kadınlar. Ne kadar cefakar ve fedakar yaratıklardır bu kadınlar.

Neredeyse kusursuz olan bu kadınların toplum için de eğitimli yada eğitimsiz olmasına bakılmak sızın şiddete maruz kalması nedendir?

Hepinizin bir şeyler mırıldandığını, nedenler söylediğini duyar gibiyim. Ama hepimizde şiddete karşıyız diyoruz değil mi? Peki kim bu kadınlara neredeyse kutsal sayılabilecek annelere, bacılara, ablalara şiddet uyguluyor.

Erkek egemen toplum olan bizleri için de son zamanlarda kadına yönelik şiddet olayları o kadar arttı ki artık ortam mekan demeden devam etmektedir. Allah’ın en kutsal mekanı olan Cami avlusunda kadın döven mi ararsınız, sokak ortasın da kadını defalarca bıçaklayanı mı ararsınız, yoksa adliye kapısında kadına bir şarjör mermi sıkanı mı ararsınız. Saymakla bitmeyen bu olayları en az sizler de benim kadar takip etmektesiniz.

Evlerde yaşanan ve bizlerin duymadığı o kadar çığlık var ki.

20 yaşın da Özgecan’ı vahşice katleden evli ve kız çocuğu sahibi olan katilini de bizler yetiştirdik. Vahşetin boyutunu tekrar yazıp sizlerin psikolojisini tekrar tekrar bozmak istemiyorum ama bu kızımızın annesinin şu sözlerini söylemek zorunda kalamayacağımız bir toplum olmak için hepimiz üzerimize düşeni yapalım diyorum.

İnsanlık; Bir annenin “Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi.” dediği zaman bitmiştir!

Unutmayın ki “Vicdan İnsanın İçinde ki Tanrıdır.”

Tüm dünya coğrafyasında ki acılara ortak ağlayalım acının dili birdir. Ateş düştüğü yeri değil hepimizin içini yakmalı. İşte o zaman bir birimize dini, dili, ırkı ne olursa olsun hoş görü ile bakmaya başlarız. Yolunuz ve felsefeniz Mevlana’nın yolu ve felsefesi olsun.

Barış ve sevgi yolu, yolumuz olsun.

Fedai Çakır

16 Şubat 2015, İstanbul

BİR ANNE: “Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi.”

e1fa67_edc4845388824b2480dac043669b685d

Erkeklerin askerlik anılarını anlatmaya başladığın da bitmek bilmez anılar çıkar. Bir erkeğin askerliği, hayatından alınan en önemli zamanlardır. Hiç tanımadığınız insanlarla bir arada yaşamaya ve çevreniz de var olan insanlara da katlanarak askerliğinizi tamamlamaya çalışırsınız. Asker arkadaşınızı seçme şansınız yoktur, sadece nereye düşmüş iseniz orada olanlarla arkadaş olmak zorundasınızdır.

Benim garip bir askerliğe başlama olayım vardır. Bunları anlatarak sizlerin kafasını şişirmeyeceğim ama uzun süreçten sonra deneme seyirleri yapan bir gemide askerlik yaptığımı söyleyebilirim. Gemimiz yangın söndürme, römork ve torpido toplama görevi olan bir gemiydi. 12 asker 5 astsubay ve 3 subaydan oluşan bu gemide zaman zor geçiyor akşamları olduğunda sohbetler oluyordu.

Okumuş olduğumdan her okumuşu yaptıkları gibi beni de geminin sorumlu çavuşu yapmışlardı. Mersin Tarsuslu bir askerimiz vardı. Adı bende saklı kalsın. Diğer askerler bu askerimize sık sık nasıl eşek kovaladığını anlattırır ve gülerek eğlenen bir topluluktuk o zamanlar. Tabi siz şimdi eşek kovalamanın neresi komik diye düşünebilirsiniz. Bu arkadaş eşek ile cinsel ilişkiye girmek için kovaladığını söylersem farklı düşünmeye başlayacaksınız. Elbette çocuk sayılacak yaşlarda olan bizler için bu gülünecek bir şey gibi geliyordu lakin hiç de gülünecek şeyler olmadığını aklınız yetmeye başladığında anlıyorsunuz.

20 yaşın da genç bir kızın vahşice tecavüz edilip uzuvlarının kesilip yakılmak istenmesi gibi bir vahşeti okuyunca Mersinli asker arkadaşım gözlerimin önüne geldi. Bu arkadaşımız bize o dönemde eşek ile cinsel ilişkiye girmiş olsa bile saf ve masum gelirdi.

Aslında düşündüğün de Türkiye’de cinselliğin tabu oluşu ve bu tip sapkınlığı normalleştirmeye başlamış sanırım. Sanırım diyorum kafalar herkesin karışık belli ki. “Psikiyatri Kliniği” adı altında bir televizyon programı yapıyordum bir zamanlar. Bir profesör psiyatr canlı yayında dağ başında kadın bulamayan cinsel ilişki yaşayamayan bir insanın eşek ile cinsel ilişki yaşaması sapıklık değildir, ama evde eşi var iken eşek’e giden ise ağır hastadır tedaviye ihtiyacı vardır ve toplumdan izole edilmesi gerekir demişti. Tabi bunların canlı yayında denmesi o zamanlar programın hazırlayıp sunan benim için baya zor anlar olmuştu.

Özgecan’a kıyan caninin evli ve kız çocuk babası olduğunu okuyunca işte bu kategoride olan bu caninin toplumdan izole olması gereken ağır sapkınlık da olduğu bellidir.

Peki sapkın olan bu insanları izole etmek yeterlimi yada yaşanan bu olay üzerine toplumun idam cezasının geri getirilmesini istemesi yani idam edilmesi toplumun bu sorunlarını çözecek midir. Elbette çözülmeyecektir.

Toplumun beyinsel yapısını düşünce tarzını değiştirmediği sürece bu ve buna benzer olaylar devam edecektir. Cinselliğin tabu olarak öğretildiği toplumda kadınlar ve erkekler cinselliği yaşayamadığı sürece eşek’e de gider ve içlerinden de bu kadar büyük vahşi sapkınlıkları yapacak insanlar da çıkar.

Elbette ben bir sosyolog, psikiyatr değilim bu sapkın kişilerin ruhsal hallerini bilemem, neden yaptığını da bilemem ama bildiğim bir şey var ki bu tip insanların yetiştiği toplumda aynı ortamda yaşamak istemediğim. Aynı havayı solumak istemediğim. Kanunların yetersizliğinden dolayı suç işlemelerin teşvik eder gibi kanunların olduğu bir ülkede yaşamak istemediğim.

13 yaşında kızla nikah mümkündür diyen insanlarla, bu ABD’de ve Avrupa’da da oluyor diyerek yaşanan vahşeti küçümseyen inanlarla aynı oksijeni de solumak istemiyorum.Acıları siyasallaştırıp bir acıya ağlayan bir acıya sevinen insanları da görmek duymak istemiyorum.

Ben vicdanlı, acıları içinde yaşayan her acıya ortak ağlayan ortak feryat eden bir toplumda yaşamak istiyorum.

İnsanlık; Bir annenin “Çok acı çekmiştir kızım, keşke kurşunla öldürselerdi.” dediği zaman bitmiştir!

 

Fedai Çakır

15 Şubat 2015, İstanbul